Türk Silahlı Kuvvetleri

A -
A +

Türkiye'de bütün dengeler, değerler altüst olmadan önce, 30 Ağustos'un -hatta tarihimizin "Zaferler Ayı" olan Ağustos'un başka bir anlamı vardı. 30 Ağustos günü, bütün gazetelerin ilk sayfalarında zafere ait temsili tablolar, içerlerinde de ordumuza ait yazılar yayınlanırdı. Ne oldu ise oldu, bu güzel geleneklerden gittikçe uzaklaştık. Bilmiyorum, yarın, en süfli cinsellik yazılarına ve cıvık magazin haberlerine sayfalar hasreden gazetelerde, Zaferin yıldönümüne ne kadar yer verilecek? Hele, hepsi seçimlere odaklanmışken! Ama şükürler olsun ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bütün ters gayretlere rağmen, hâlâ ülkemizin en saygın kuruluşu. Bu, geleneksel bir saygınlıktan öte bir olgu; Avrupa'nın en kuvvetli ve dünyanın en disiplinli ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri, Komutanlarının niteliği, yüksek eğitim standardı ve donanımı ile, kendisini sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada saydırıyor. Milletçe bunun değerini bilmemiz lazım. Kıymet bilmeyenler Ancak, maalesef, ne hikmetse, bu değeri bilmeyen ve Orduya karşı anlaşılmaz alerjileri olanlar var, hem siyasette, hem de medyada!. Buna, yakın ve somut bir örnek, RADİKAL gazetesinde, gene aynı gazetenin yazarı ve TSK gazetecisi olmakla iftihar eden -benim tanıdığım en düzgün gazeteci- yazarlardan Mehmet Ali Kışlalı ile yaptığı söyleşide sorduğu, aklınca manidar sorulardan, ortaya çıkıyor. Türk Ordusunu yıllardır en yakından izleyen ve en iyi tanıyan Kışlalı, Düzel'in bütün iğneli sorularına cevap vermiş. Bazı yanılgıları düzeltmiş. Ama çoğu yanılgılar, alerjiler müzmin! Neşe Hanım'ın taneleri Neşe Hanım, önce son tayin ve emekliliklere ve değerli Orgeneral Edip Başer'in beklenildiği gibi, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na tayin edilmeyip emekli olmasından manalar çıkarmaya çalışıyor: Bu işlemlerin sivillerdekinden çok farklı dürüst ve geleneklere uygun olarak yapıldığının farkında değil.. Nihayet, iki değerli komutan arasında bir seçimi yapmak giden ve gelen Genelkurmay Başkanlarının güç fakat zorunlu takdirleri. Neşe Hanımın ve başkalarının anlıyamadıkları ve galiba da hiç anlıyamayacakları bir gerçeği de Kışlalı açıkça söylüyor; "İçinde bulunulan durumlardan orduyu ayırmak mümkün değil. Anayasal görevi Cumhuriyeti korumak olan TSK, eğer başka kurumların önleyemediği bir tehlike ortaya çıkarsa komuta kademesi bunun karşısında duramaz, ordu müdahale eder!" Kışlalı, Düzel'in seçimlerde AKP ve Erdoğan kazanırsa yeni bir 28 Şubat olur mu sorusuna şartlı cevap veriyor: "Sadece kazanması tepkiye sebep olmaz. Erdoğan, Erbakan'ın yaptıklarını yapmaz ise.." AB konusundaki cevabı da açık: Ordu AB'ye taraftar ama her istediklerini, sorgusuz, sualsiz-tartışmasız yaparak değil! MGK konusu Kışlalı AB'nin Ordunun siyasetten çekilmesi, MGK'nın kaldırılması veya çaptan düşürülmesi dayatmaları karşısında da sarih: "Ordunun itibarı bugünkü kadar yüksek -siyasilerinki bugünkü gibi en aşağıda- oldukça, MGK kaldırılsa da hiçbir şey değişmez. Genelkurmay, Başbakana gidip 'Bu yaptığınız hiç hazmedilmıyor. Biz bunu açıkça belirteceğiz. Bunun için beni görevden mi alacaksınız? Alın. Benden sonra gelen de aynı şeyi belirtecek" Ve bütün bu sebeblerle bütün Avrupalı subaylarında itiraf ettikleri gibi Avrupa ülkelerinde Orduların itibarı sıfır-TSK'nın içerde ve dışarıda itibarı en yüksekte. Bundan, birileri rahatsız oluyor! Yarın 30 Ağustos. Daha evvel de yazdım, ben, asker bir ailenin çocuğu olarak, Türk Ordusuna, genlerimden, bağlıyım. Hayatımın en güzel günlerini asker ocağında geçirdim. Bununla iftihar ederim. Çünkü Türk milletinin bir ordu-millet olduğuna ve öyle kalması gerektiğine inanırım. Bu bizim ayrıcalığımız, üstünlüğümüz ve varoluşumuzun sigortası. Bu böyle iken, Orduyu ve Komutanları -her fırsatta- köşesinden kenarından hırpalamaya yeltenenlere de şaşarım. TSK olmasa idi ne olurduk ne yapardık? Ve yarın başta yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, bütün üst rütbelere terfi edecek olan subay ve komutanlarımızı içtenlikle tebrik eder, başta sevgili Orgeneral Kıvrıkoğlu, emekli olanlara da yeni hayatlarında sağlık ve mutluluk dilerim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.