Mesut Yılmaz Avrupa trenini kaçıracağız diye telaşta... Tüm "Avrupacılar" ve bu meyanda, Oktay Ekşi bu telaşını, tarihi misyonuna atfediyorlar. "Misyonu"nu, Kürtçüler de organlarında şakşaklıyorlar! Son konuşmalarında Kürtçe Anadilde eğitim ve yayın, idam konuları, TBMM tarafından, tatile girmeden halledilirse, Kopenhag zirvesinde Türkiye hakkındaki kararlara mehaz olacak İlerleme Raporu olumlu olarak etkilenecek. Artık "trene" mi, furgonuna mı olur, yetişmemizin yolu açılacakmış... Tek engel olarak Kıbrıs kalacakmış... Tabii Avrupalılar, kaşınız üzerinde gözünüz ve Kıbrıs var diye gene ipe un sermezlerse! Denktaş'ın serzenişi Avrupalıların bu konudaki zihniyetlerini mahut Karen Fogg hanım davul zurna, Kıbrıslı Türkleri Denktaş'a ve Türkiye'ye karşı ayaklanmaya çağırmış. Denktaş'ı uzlaşmaz sayan Yılmaz'la ilginç bir birliktelik... Denktaş, uzlaşıcı tutumunu belgeleyen 29 Nisan belgesini Yılmaz'ın okumadığını veya görmediğini nazikane söylüyor. Kıbrıs konusuna verdiği önem bu kadar... Yılmaz, eğer "treni kaçırırsak" demagojik felaket senaryoları çiziyor: Türkiye Romanya ve Bugaristan'dan geri kalacakmış.. On yıl sonra Kıbrıs'ta bulunan asker sayısı oradaki Türklerden fazla olacakmış. Türkiye, bu durumlarda, ulusal bütünlüğünü koruyamıyacakmış! Türkiye bunu ancak AB içinde yapabilir ve gene AB içinde fakirlik çemberini kırabilirmiş... Acaba ne pahasına? Bedel malum: Yılmaz birkaç gün evvel de "Avrupa trenini kaçırmamıza askeri müdahaleler sebep oldu" demişti. Bu sözlerin arkasında TSK'nın MGK'da ve genellikle milli güvenlik behaneleriyle, siyasette etkili olduğu iması var. Malum, AB'ye girmemizin değil ucuna kenarından yapışmamızın kriterlerle dayatılan bir şartı da ordunun tamamıyle kışlalarına çekilmesi, meydanın; milli hassasiyetleri zayıf, orduya ve ülkemize yapılan hakaretleri, Genelkurmay Başkanı'nın fotoğrafının Paris garında pas pas edilmesini "ciddiye almayan" politikacılara kalması! Kürtçe ve idam Başka "bedeller" Kürtçe eğitim ve yayın, idam cezasının kaldırılması. Yılmaz ve diğerleri bu konularına "pürüz" diye bakıyor ve bu pürüzlerin, MGK'da ve TBMM'de kaldırılacağını umuyorlar. Dil konusunun önemini, "tek Kürtçeyi" sözde "barışçı -demokratik mücadelelerinin", aslında Kürdistan emellerinin koç başı yapmakta olan Kürtçüler kadar bile anlamamışlar ve anlamak istemiyorlar... İdam konusunda da, genel olarak idam cezası her ülkede olduğu gibi tartışılabilir. İnsaniyet adına bu cezanın kaldırılmasından yana olanlar veya Amerika'daki gibi, adli hata marjını sıfırlayacak şekilde dikkatli olmaktan yana olanlar var.. Fakat bizim çerçevemiz içinde, özellikle Avrupalıların İdamın kaldırılmasındaki asıl maksatları, muhakkak, Öcalan'ın idam edilmesine engel olmak! Avrupalıların 30 binden fazla insanımızın katiline karşı duydukları bu aşırı ilgiden hiç mi şüphe etmiyor Yılmaz ve şürekası? Bakın Koalisyonun en büyük günahı olarak Türk yargısının kararına rağmen, dosyasının, TBMM'ye tasdik için sevkedilmezken Öcalan'ın İmralı'da, güya canlı mezara gömüleceği vaat edilmişti. Oysa, adam şimdi, PKK'nın, pardon KADEK'in lideri olarak direktifler veriyor ve ahkam kesiyor. Siz seyredin idam edilmeyeceği kesinleşirse neler olacağını! Yılmaz, PKK'nın ve belki de yavrusu KADEK'in Avrupa Birliği tarafından güçlükle, gene de "belki" terör örgütleri listesine almasını, misyonundaki başarı olarak ilan etti. Amma, bu söz rüşvetinin kıymeti harbiyesi acaba nedir ve ne kadar kalıcı olacak? TC Başbakan Yardımcısının TC 'nin temel ilkelerini ve idam konusunu, bu kadar ciddiye almaması, "geniş yürekli" misyonunun gereği. Ancak Türkiye'nin birliği ve geleceği, bu "Geniş Yürek"e emanet edilebilir mi?