Filistin için kırmızı kart

A -
A +

Yazılı belgelerin arasına da girmiş bir dilek var Kurban Bayramı'mız için. Doğulu bir bilge kişi diyor ki: "Hacılarımızın mübarek topraklardan ülkelerine takke, tesbih ve zemzem yanında, Hazreti Ebu Bekir'in sadakatini; Hazreti Ömer'in adalet duygusunu; Hazreti Osman'ın hayâsını; ve Kur'an'a bağlılığını; Hazreti Ali'nin büyük ilim aşkını ve inanç derinliğini getirmelerini dilerim." Bu dileğe, bu temenniye, bu duaya bütün içtenliğimle "amin" derim. Bir Kurban Bayramı'nda dünyamızın, İslâm aleminin ve bölgemizin durumu ortada. Batılı liderler, hatta Vatikan bile mesaj yayınladı, barış temenni etti, müslümanların bir medeniyet milâdı olan bayramımızı; kutladı. Kutladıkları an bile "akan kan" durmak bilmiyordu. Dindaşları, soydaşları, yahut yandaşları Müslüman kanı akıtmakta yarışıyordu. Kabil'de Hac Uçağı olayını hatırlıyorsunuz. Medyaya yansıdığı kadarıyla Afgan Turizm Bakanı için uçak bekletiliyor. Tepki görünce panik başlıyor, arbede yaşanıyor. ABD pasaportlu Afgan Bakan, hemşehrileri ancak muarızları tarafından öldürülüyor. Uçak da bir nevi kaçırılıyor. Cidde'ye uçuyor. Peki arka plânda ne var? Afganistan da yaşayanlar Hac vesilesiyle ülkelerinde durmak bilmeyen kanlı çatışmayı anlatmak, dünya kamuoyunu bilgilendirmek istiyorlar. ABD uçakları Afganistan'da ot bitmeyecek kadar milimetrelik alanları bile bombardımana tabi tutmuş. Afganlılar ülkelerinin işgal edildiği kanaatindeler. Aşiretler arası "iç savaş" başlamış bile. İşgalden yana olanlar ve olmayanlar! Terörizm bahane edilerek bir ülke ve halkı tarihinin en zor günlerinden geçiyor. Üstelik bu ülke ve halkı, dünyanın en fukara, en mütavazı; ancak en cengaver milleti, memleketi. "Bayram gelmiş neyime, kan damlar yüreğime..." şeklinde ıstıraplar türkülerimize geçmiş. Sadece Afganistan'da değil, Filistin'de de öyle. Kurban Bayramı'mızın medeniyet kökü, miladı biliyorsunuz bu topraklarda başlıyor. Hazreti İbrahim'in yaşadığı topraklar çünkü burası. Halkı'yla nereden bakarsanız bakınız en az 700 yıl birlikte yaşamışız. Çileli bir halk Filistinli. Üstelik 35 yıldır da İsrail'in işgali altında. Her gün saldırı var, her gün kan akıyor. Başbakan Katil Şaron, Sabra ve Şatilla Filistin kamplarında sadece 5 bin Filistinliyi öldürmedi, ülkeyi kana boğdu. Öyle ki "Arafat'ı neden öldürmedim o günlerde" diye de iğrenç bir itirafta bulunuyor. 9 aylık bu son dönemde Kasap Şaron, Washington tarafından 4 kez kabul buyuruluyor, kaynak alıyor, imkân sağlıyor!? Arafat'ın karargahının 70 metre ilerisinde İsrail Merkava tankları var. Kan kusuyor. Filistinliler bu kan içinde bayram yapıyor. Tank'a helikoptere çocuklar taş atıyor... Filistin'de uygulanan, 11 Eylül terörist saldırısının, devlet terörizmi biçimidir. Aklımızın, gönlümüzün, ruhumuzun her zaman yanında olduğu Filistin direniyor. Her bir Filistinli Arafat gibi, ya özgür devlet Filistin vatandaşı olarak yaşamak, ya da mücadelesinin şehidi olarak toprağında ölmek istiyor. İşte bu inanç ve iman ki Katil Başbakan Şaron'u seçeneksiz bırakıyor. Kuşatılan Arafat'ın Ramallah'taki konutu değil, bizzat kendisi. Çünkü İsrail halkı da bu gerilmeden rahatsız. Kasap Şaron'a karşı bir oluşum İsrail'de hızla büyüyor. Bunların içinde Generaller de var, gençler de. ABD'ye rağmen bu eylem sürüyor. Bu fotoğraflar bir Kurban Bayramı'nda müslümanları üzüyor. Bush, kılpayı seçildiği Başkanlığında kırmızı kartını süpergüç olarak bunlara göstermezse, kendisi "çizik" yer. Dünya da buna şaşmaz. Dualar bunun için. İslâm âlemi de, eski islâm dünyası değil.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.