Doktora gittim aspirin yuttum dersi unuttum hapşuuuuuuu!

Henüz okula beslenme çantasıyla gidilen, beslenme kolunun her ikinci teneffüste beslenmeleri kontrol ettiği, herkesin aynı şeyi yemek zorunda olduğu dönemlerdi. Bir de hiç hatırımdan çıkmayan ve bende teker teker farklı etkiler bırakmış bir sürü şarkı öğrenmiştik. Yine bunlardan birisi idi bu "Hapşu!"  

Bu şarkı yüzünden ne zaman hasta olsam doktora gidip aspirin yutmaktan kaçtım durdum. Sonra Allah korusun, şarkıda dediği gibi dersi falan unuturdum. O yüzden o dönemler hasta olduğum zaman hiç doktora gitmek istemedim ya da aspirin yutmadım. Zaten o zamanlar annem, içinde ne olduğunu bilmediğim dışı süs tadı pis bir şey yedirirdi, geçerdi. Bu yaşıma geldim, hala o yediğim karışımın içinde ne olduğunu bilmem. Ama sonuç itibariyle ne aspirin yuttum ne de dersi unuttum!

Biz çocukken eczaneden ilaç almak meseleydi. Hastanelerde uzun uzun kuyruklar bekleyip doktora gitmek de ayrı bir mesele. Yani şimdi ilaca çabuk ulaşan annelerin yaptığı gibi her fırsatta çocuklar ilaçla 'beslenmez'di. Amma velakin şişe şişe şuruplarımız yoktu diye biz de burunlarımız kapatıla kapatıla, kaşıktan döküle saçıla içmedik mi bir şeyler? Pek tabi içtik. Üstelik onların bir isimleri de yoktu ya da ahududu, böğürtlen veya portakal aromalı değillerdi.

Bir Eylül sabahı... Güç bela uyandığınmış bulunduğunuz bir saatte hasta olmaması adına ilaç içmesi için zorlanan bir çocuğun feryadı/annenin de bundan şikâyeti ile kendinize gelirsiniz. Okullar başlayacak ve çocuk diğerlerinden şifayı kapacaktır, haliyle bunu istemeyen anne kendince bu türlü yöntemler aramaktadır. 

Ancak doğru yöntem hemen ilaca saldırmak değil, daha korumaya yönelik ve doğal olanı tercih etmek... Söylemeye yeltenirsiniz, kimin umurunda. Anneye göre komşunun çocuğu da o ilaçtan içmiş ve tüm kışı zıpkın gibi geçirmiştir. Ne gam...

Özellikle çocukların okul öncesi direncini arttırmak için arı sütü ve polen karışımı olan multivitaminler tercih edilse diyesim geliyor. Eczanelerde bulabileceğiniz ve "beta-glukan"lı şurup dediğinizde anlaşılacak ve bağışıklığı güçlendirecek ürünleri tercih edebilirsiniz diyeceğim tam... Üstelik tatları da ilaçlara göre oldukça güzel. Hiç üşenmedim hepsinin tadına baktım.  Sanırım bir eczacı olarak her ilacın her özelliğini bilmem gerekliydi. Henüz bir zehirlenme yaşamadım, o halde sizler için tadına bakmaya devam...

Neyse, biz çocuklara okul öncesinde bağışıklık güçlendirecek yöntemlerde kalmıştık. Ekinezya içeren şuruplar da bu konuda oldukça başarılı. Ancak bunları toplamda 4 ay süre ile ve 2 hafta kullanıp 2 hafta ara vererek kullanmaya dikkat edilmeli diyordum ki, çocuk hala ağlıyor... 

Aşılara gelince... Evet, aşılara gelince sustu çocuk, şimdi dikkat kesildi anne-çocuk, kimse konuşmuyor. İğnenin makûs talihi sanırım, ya da şansı mı demeliyim, her türlü şamatayı adıyla kesici özellikte. Ne diyorduk, aşı... Bilhassa grip aşısını şimdiye kadar hiç bir yakınıma tavsiye etmedim. Dışarıdan kapması için sakındığınız canlı virüslerin çocuğunuzun ya da sevdiklerinizin vücuduna vermek için hem acı çekmelerine hem de üstüne de para vermenize gerek yok. Az gitsin hasta çocuklarla sokaklarda koştursun, onunla yemeğini paylaşsın, hem kendi keyif alsın hem paranız cebinize kalsın. E malum o ki sokaklarda gani gani virüs bedava!...

Hülasa... Çocuklarınızı bilhassa grip ve soğuk algınlığından korumak için onları sakınmayın, bağışıklıklarını zayıf tutmayın. Bırakın toza toprağa bulansın ve gerekli olan virüsü mikrobu vücutlarına alsınlar, bir savaşsınlar. Ancak bunun üzerine birer anne-baba olarak yine de tedbir almak istiyorsanız bu asla kendi kendinize karar verdiğiniz antibiyotikler, ağrı kesiciler, ateş düşürücüler olmasın. Sağlık doğadan gelir, doğaldan gelir. Bu konuda ekinezya, arı sütü-polen ve beta-glukan'a güvenebilirsiniz.

Hepimize az virütik, az kritik bir eğitim-öğretim dönemi olsun diyelim o vakit...