Kendimizi tanıyalım, fetihlerde kendimizi bulalım

A -
A +

Malazgirt Zaferi'n-den Çanakkale Zaferi'ne kadar; nice etnik gruplarla birlikte bir ulu dava merkezinde kenetlenerek, omuz omuza, yürek yüreğe Haçlılara karşı zaferler kazandık. Viyana önlerine de böyle ilerledik. Asırlardır bizlere savaş açanlar; zaferlerimizin kaynağı olan azmimizi ve bir davada kenetlenen kardeşlik bağlarımızın gücünü keşfedip, iman gücünün perçinlediği kardeşlik bağlarımızı koparmanın her türlü yollarına başvurmaktalar. Ne yazık ki önce iman gücü sarsılmış olan bizler, bugün her türlü çirkin oyunların içerisine dalmış bulunuyoruz. "Parçala yut" vahşeti temel özellikleri olan batı, doymak bilmiyor, Orta Doğu'nun zengin enerji kaynakları onların çılgınca iştahlarını kabartıyor. Onlara alet olanlar ileride başlarını taşa vurur ama iş işten geçmiş olur... Şu var ki, bin yıla yakın zamandır Haçlı Seferlerine karşı koymasını bilmiş milletim, inanıyorum ki sonunda yine onlara karşı çelikten güçlü bir kale olacaktır. Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi vesellem) müjdelediği gibi, "İslamın devamını sağlamak bu yiğit millete nasip olacaktır." Dinimizin; "Ne Arab'ın Acem'e, ne Acem'in Arab'a üstünlüğü yoktur, üstünlük takvadadır" düsturu ile eğitildik, kavmiyet ayırımını dinimize itaatsizlik olarak bildik; takvada birlik olanların mücadele gücü, azmi, aşkı, heyecanıyla nice kalabalık düşmanları dize getirdik. Malazgirt'te sayıca hayli fazla olan Bizans ordusunu bozguna uğratıp, Anadolu'yu yurt edinmemiz, Yüce Yaradan'ın, Haçlılara dur denilmesi için bize bahşettiği görevdir... Peygamber Efendimizin, "Konstantiniye elbette fetholunacaktır, Konstantiniye'yi fethedecek ordu, ne güzel ordu, kumandanı ne güzel kumandandır" müjdesine erişmek de bize nasip olmadı mı? Fatih'in, kendinden önceki padişahlarda olduğu gibi, o müjdeye kavuşabilmek için harcadığı gayretlerin heyecanına bizlerin de erişebilmesi gerekir. Dedesi Yıldırım Bâyezid'in inşa ettirdiği Anadolu Hisarı'nın tam karşısına; Fatih'in dehasıyla, Bizans'ın dünyayla irtibatını kesecek tarzda, çok ince hesaplarla, kısa zamanda, akıl almaz gayretle, heyecanla Boğazkesen Hisarı'nın yapılışını okurken, heyecandan yerimde duramadım, gözlerim yaşardı. Mimarını çağırıp, kafasından geçirdiği düşüncelerini planlamasını isteyip, birlikte düzeltip hemen inşaata başladılar. Koca Fatih kayaları kucaklayıp taşıyor, Molla Hüsrev temel kazıyor, koca vezirler harç yapıyor; kibirden eser yok. İşçiler, kalfalar, yeniçeriler İlayı Kelimetullah azmiyle bir bütün. Vecd içinde çalışıyorlar. Bizans, yıllardır bizi birbirimize kırdırarak rahat ediyordu. İstanbul'un 6 defa muhasarası, Bizans fitnesi ile yarım kalıyordu. Kuşatmamız iyice ilerliyordu, bu defa çaresizce padişaha yaranmak için inşaatta çalışanlara erzak gönderdiler, reddedildi... İşte bin yıldır bu hileler devam ediyor. Ne yazık ki bugün onlar, bizim gafletimiz sebebiyle daha güçlüler. Tarihi doğru okuyalım, bir ulu davada aşkla, heyecanla, vecd ile bir ve beraber olduğumuzda dünya önümüzde diz çökecek. Sevgi, saygı, kul hakkına riayette titizlik, devlet malını canı gibi korumak, devlete itaat kültürümüzün temel özellikleri, bizi biz yapan faktörlerdir. Bu özelliklerden kıl payı sapmaların bize ait olmadığını bilelim. Düşmanlarımızın o yolla bize nüfuz etmekte olduğunu hemen kavrayalım, uyanalım. "Edep yahu!", "Gururlanma Padişahım, senden büyük Allah var!" ibareleri de atalarımızın edebini, tevazularını telkin eden yapılarının özetidir. Boş gayretleri bırakıp, her birimiz Fatihler gibi ulu dava sahibi olalım, "Eşrefi mahluk" olduğumuzu bilelim... Opr. Dr. E. İlhan Olgay Anzaklar kadar olamıyoruz!.. Havaların ısınması ile tatil planlarımızı yapmaya başladık. Aklımıza Ege, Akdeniz sahilleri, yazlıklarımız veya Londra, Paris, Havai gibi tatil beldeleri geliyor. Çanakkale, Gelibolu ve diğer şehitliklerimiz aklımıza pek gelmiyor. Bu vatanı canları pahasına bizlere bırakanları unuttuk. Oysa çoğumuzun dedesi oralarda yatıyor. Onlara şükran, vefa borcumuz var. Mezarlarına gidip bir fatiha okumak, onları hatırlamak insanlık görevimiz... Her yıl nisan ayının sonlarına doğru, binlerce kilometre uzaktan, ta Avustralya'dan dedelerinin mezarlarını ziyaret için gelenlerden de ibret almıyoruz. Onlar her sene gelip, dedelerini anıyor, mezarlarının bakımını yapıyor, biz ise yanı başımızdaki şehitliklerimize gitmiyoruz... Kore'de, Rusya'da, Yemen'de, Kıbrıs'ta, Avrupa'nın bazı ülkelerinde şehitliklerimiz, oralarda yatan şehitlerimiz var. Dünyanın en uzak köşelerine tatil için milyonlarca insanımız gidiyor; bu şehitliklere giden tek insanımız var mı? Anzaklardan da ders almıyoruz!.. Reşat Çavuş Emekli maaşını bağlamak bu kadar sürer mi? Sosyal Güvenlik Kurumu yetkililerine; Vefatından sonra, babamın emekli maaşından yararlanmak için, Emekli Sandığı'na 25.02.2010 tarihinde müracaat ettim (babam Zeynelabidin Arvas'ın emekli sicil numarası A0 1488910) Müracaatımın üzerinden nerede ise bir buçuk sene geçti, hâlâ bir cevap yok. Hani işler hızlanmıştı, hani bilgisayar ağlarıyla bütün kurumlar birbirine bağlanmış, istenen bilgiler anında alınabiliyordu. Bu kadar uzun bir zamanda neticeye varılamaması nasıl açıklanabilir? Bazı kurumların hantal yapısı ne zaman değişecek? Vatandaş olarak çok muzdaribiz, mağdur ediliyoruz. Altyapının yanında, kurumların yapısını da değiştirmeleri gerek. Bilgisayar ve iletişim teknolojisinin bu kadar geliştiği zamanımızda, bir emekli işlemi bu kadar sürüncemede bırakılır mı? Lütfen bu vurdumduymazlığa, bu hantallığa el atın, vatandaşa çağımıza yakışır hizmetler sunun... Güllü Beyazıt (TC: 65611248340) > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.