Ne hallere düştük!..

A -
A +

Hepimiz herşeyden şikayet eder olduk. Acaba vatandaş olarak biz ne durumdayız, eleştirdiğimiz kişilerden ne farkımız var? Zaten seçilenler, yöneticiler de bizim aramızdan çıkmadı mı? İsminin açıklanmasını istemeyen okuyucum F. Hanımın yazdıkları çok düşündürücü... "29 Temmuz günü, bazı tahlillerimi yaptırmak için erkenden Vakıf Gureba Hastanesi'ne doğru yola çıktım. Belediye otobüsüne bindim. Her kesimden, her yaştan insanların bindiği otobüs birkaç durak sonra doldu. Haliyle, ayakta duramayacak kadar yaşlılar, çocuklu bayanlar da bindi. İnsanları biraz daha dikkatlice inceledim ve irkildim. Yanıbaşlarında ayakta duran, bitkin yaşlılara yer vermek istemeyen bazı gençlerin uyku numaraları, görmezden gelme pişkinlikleri beni hayretler içinde bıraktı. Abartmak için söylemiyorum, bazıları yalancıktan horlayacak kadar gerçekçi rol yapıyordu. Kendi kendime düşündüm; bunlar mı yarınlarımızı teslim edeceğimiz gençlik? Yerini bir yaşlıya vermemek için kılıktan kılığa giren bu insanlar, yarın daha büyük menfaatler için hangi sahtekarlıkları yapmaz ki? Toplumdaki çürüme Üzüntülü ve yorgun bir şekilde hastaneye vardım. Kan tahlilleri için kuyruğa girdim. Bu kuyrukta da toplumun her kesiminden insanlar vardı. Homurdananlar, vatanı kurtaranlar, bezginler... Kuyruk da bayağı uzundu ve yavaş yürüyordu. Zaten SSK'lılara daha iyi hizmet sunmalarını da beklemezdim... 70-80 yaşlarında, şeker hastalığından iki gözünü kaybetmiş bitkin bir vatandaş, en az kendisi kadar yaşlı ve bitkin eşiyle geldi, onlar da kuyruğa girdiler. İkisi de ayakta durabilecek durumda değildi. Bir süre baktım, sonra dayanamadım; kollarından tutup sıranın önüne götürmeye çalıştım. Biranda tepkiler , uğultular yükseldi. Ayakta duramayacak kadar yaşlı ve bitkin olan bu hasta insanlarımızın durumunu kimse anlamak istemiyordu. Değişik kartlarla gelenleri (torpilli oldukları anlaşılan) ön saflara geçiren görevli de bu bitkin insanlarımızın halini görmezden geldi. Tek başıma kalakalmıştım. Bütün bu insanlardan iğrenerek pesettim. Yaşlı çift yalpalaya yalpalaya sıranın sonuna dönmek zorunda kaldı, sonra ne oldu bilmiyorum... Aynı gün bir daha tahlil yaptırmam gerekti, yine kuyruğa girdim. Bu defa da, önceki yaşlıdan daha yaşlı ve bitkin bir hasta geldi. Prostat kanseriymiş, sonda takılıydı. Sondaya bağlı torbaları, yanında refakatçi olarak bulunan, torunu olduğunu sandığım 20 yaşlarında bir genç kız taşıyor, dolunca da değiştiriyordu. Ama ihtiyar dedenin ıstıraptan kıvranan görüntüsü, titreyen ayakları içimi burktu. Hastane yönetimi de ne bir tekerlekli sandalye, ne de başka bir tedbir düşünmüştü. Her an düşebilirdi. Bütün cesaretimi toplayıp, bu dedeyi sıranın en önüne götürmeye karar verdim. Aynı şekilde bağrışmalar, itirazlar yükseldi. Kimse düşkünlerin halini anlamak istemiyordu. Ama bu defa pes etmek niyyetinde değildim. Onlar söylendikçe ben de söylendim. Az önce, düzenin bozukluğundan, yöneticilerin kötülüğünden, menfaatçıların çoğaldığından yüksek sesle söz edilmişti. Herkes birilerinin kötü olduğunu, olumsuzlukların başkalarından kaynaklandığını söylüyordu. İhtiyarın halinden dolmuş olmalıyım ki söylenmeye başladım: Az önce kokuşmuşluktan sözediyordunuz, yöneticilerin kötülüğünden dem vuruyordunuz. Sizin bu yaptığınız ne? Böyle hasta bir yaşlıyı ortada bırakmak hangi inançla, hangi ahlakla bağdaşır? Utanmıyor musunuz? Yarın siz de böyle yaşlanmayacak mısınız? O kötülediğiniz insanlardan ne farkınız var?... Hepsinin sesi kesildi, yaşlı dede öne geçti, ama beni destekleyen tek kişi bile çıkmamıştı. Toplumun bu hale geldiğini tahmin etmemiştim. Acı gerçeği gördüm, yöneticilerden, politikacılardan hiç şikayet etmeye hakkımız yok. Bizden çıkacak yöneticiler de bu kadar olur. Kime layık isek onlar tarafından yönetiliyoruz..." Telekom'dan açıklamalar Niyazi Sarı'ya ait telefon için santral ve şebeke yönünden yapılan kontrollarda herhangi bir arızaya; hattından kaçak görüşme yapıldığına dair herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Muhasebe kayıtlarında yapılan incelemede de tahakkuk ettirilen ücretlerde hesabi bir hata bulunmadığı anlaşılmıştır. Tahakkuk ettirilen ücretlerde ve yapılan işlemlerde şirketimizin herhangi bir kusuru bulunmayıp, konu hakkında yapılabilecek başka bir işlem bulunmamaktadır. *"Telefon Arızası 8 ay sürer mi?" başlığı ile verilen şikayette; müşterimizin 05.06.2002 tarihinde arıza servisine verdiği kayıt üzerine aynı gün telefonun kurulu olduğu adresine gidilmiş, arızanın müşteriye ait daire içerisinde olduğu tespit edilmiş ancak, mahallin kapalı olması sebebiyle arıza giderilememiş ve arızanın muhtevası hakkında kendisine yazılı tebligat bırakılmıştır. 25.06.2002 tarihinde müşterimizin arıza servisine verdiği kayıt üzerine yine aynı gün ekibimizce müşterimizin adresine gidilmiş, ancak mahallin kapalı olması nedeniyle arıza giderilememiş ve müşterimize tekrar arızanın daire içerisindeki tesisatta kaldığı yönünde yazılı tebligat bırakılmıştır. 17.07.2002 günü ekiplerimizce müşterimize ait meskene tekrar gidilmiş ve bu kez müşterimize ulaşılabildiğinden dahili tesisat telinde kalan arıza giderilmiştir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.