Biz sokaktaki insanların şu andaki birinci gündemi, ne Papa, ne Cumhurbaşkanlığı, ne Irak, ne Filistin ne de bir başka bir şey. Büyük şehirlerde yaşayanların gündemi: Kapkaççılık, gasp, hırsızlık, tecavüz olayları... Her gün neredeyse böylesi onlarca olay oluyor. Ölen öldüğüyle, soyulan soyulduğuyla, tecavüze uğrayan da tecavüze uğramışlığıyla baş başa kalıyor. Diyelim ki (gasp-kapkaççılık gibi) böyle bir olayla karşılaştınız. Suçlu yakalandı. Olay yargıya intikal etti. Hemen aranıverirsiniz ev ya da cep telefonlarınızdan suçlu yakınlarınca, "davacı olma, yoksa" diye. Kimseye güveniniz kalmaz o andan itibaren. Charles Bronson'un "Gecelerin Adamı" filmi gelir aklınıza. Hani Bronson gündüzleri halim-selim bir insan; geceleri ise adi suçluların çanına ot tıkayan birisidir. Şehrin güvenlik sigortası olmuştur artık. Bakınız, Taksim'in ortasında, güpegündüz, birileri tarafından sıkıştırılarak cep telefonum çalındı. Daha birkaç gün önce, babam yolda yürürken ızbandut gibi biri tarafından tehdit edilerek parası gasp edildi. Komşumun bankadan para çektiğini gözleyen biri, el çabukluğuyla parayı yürüttü. Banka kamerası tarafından eşkali belirlendi ve yakalandı. Suçlu yakınları sürekli komşumu aradı "Davacı olma. Yoksa seni mahvederiz" diye. Bunlar bizzat yaşadığım ve şahit olduğum olaylar. Televizyonlardan izlediğimiz ölüm sonuçlu gasp, kapkaç olayları çok daha vahim. Çok daha acı. Bu olaylar giderek hızla artıyor. Her geçen gün çok daha kötüye gidiyor. Kanunlara güvenimiz kalmadı. Kanunlar suç işlemeye meyyal insanlara caydırıcı gelmiyor. Kanunlar adeta suçsuzlara karşı konmuş kurallar. Taş gibi, anadan emilen sütü burundan getiren cezalar olmalı. Adam daha suçu işlemeden elli kere düşünmeli. Afları rüyasında bile görmemeli. Dediğim gibi, ölen öldüğüyle, soyulan soyulduğuyla, tecavüze uğrayan da tecavüze uğramışlığıyla baş başa kalıyor. "Bu adi olayların acilen bitmesi için, bu ateşin hatta ateşlerin ardı ardına, sırça köşklerde oturanların ocağına düşmesi gerekir" diye bas bas feryat eden İbrahim'e katılmamak mümkün değil. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bu ateşleri en tepedekiler hissetmeden sönmeyecek anlaşılan. > Nusret Tezcan > Hacılara verilen irtibat numaraları Umre yapmak üzere Haremeyn'e gitmek için Diyanet İşleri Başkanlığı'na başvuran ya da özel turizm firmalarıyla Suudi Arabistan'a gidenlere verilen kimlik belgelerinin arka yüzlerinde yazılı bulunan telefon numaraları, gidenlerin işine yaramadı. Umarım hac için gidenlere daha geçerli numaralar verilmiştir. Mağdur durumda kalan, kaybolan, herhangi bir sorunu bulunan hacıların, darda kaldıkları sırada aramak zorunda kalacakları telefon numaralarının, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın iş birliği yaptığı Suudi Şirketine ait olduğu, bu numaraları arayanların da ulaşamadığı biliniyor. Sorumlu Suudi şirketinin telefonlarının sürekli meşgul çıkması üzerine yapılan araştırmada, bu telefonların hiç açık olmadığı anlaşıldı. Hacılara verilecek olan telefon numaraları, Mekke ya da Medine'deki Diyanet İrtibat Bürolarına ait olmalı, ya da kalacakları otelin telefon numaraları olmalıdır. Diyanetin, hac zamanında Misfalah (Mesfele) bölgesindeki Hac İrtibat Bürosunun, umre zamanlarında ise yine irtibat bürolarının telefon numaraları yer almalı; Medine'de ise sabit olarak duran Diyanet İrtibat Bürosunun telefon numaralarının bu kimlikte yer alması gerekmektedir. > Erol Kara > Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00