Yine deprem, yine acı

A -
A +

Afyon'da meydana gelen deprem yine içimizi yaktı. Marmara ve Düzce depremlerinin yaraları kapanmadan yeni bir yara açıldı. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, bütün milletimize de başsağlığı dilerim. Ama şuna da değinmem lazım; 6-7 yıl önce aynı bölgede deprem olmamış mıydı? Yine çok can kaybımız olmuştu. Bundan hiç ders alınmadı mı? 6 büyüklüğündeki bir depremin bu kadar binanın yıkılmasına sebep olması normal mi? Yok mu bu işin kontrol edeni, denetleyeni? Birçok vatandaşımızın hayatını kaybetmesinde bunların sorumluluğu yok mu? Ne giyeceğimize, ne düşüneceğimize kafayı takanlar, bunu kendilerine vazife bilenlerin can güvenliğimizle ilgili bir sorumlulukları yok mu? Asıl işleri bu değil mi? Çürük binalar yapılırken, bunlar hangi ilgisiz işlerle uğraşıyordu? İnsanlarımızın ölümünden bunların hiç mi sorumluluğu yok? Depremlerin ileride de olabileceği sır değil. Peki hep böyle çürük binaların altında mı kalacağız? Bunun sorumlusu kim? SSK Kırklareli Hastanesi yetkililerine tebrikler... Bildiğiniz gibi, bu köşede genellikle şikayetler dile getirilir. Bunu severek yaptığım söylenemez. Bunları verirken, sizin gibi benim de içim sıkılıyor. Güzel şeyleri vermek için adeta can atıyorum. Ama ne yapalım, memleketimizin fotoğrafı bu. Sebep olanlar utansın... Fakat bu defa içimizi açacak, güzel bir mektup geldi. Kırklareli'nden Mustafa Okyay, gördüğü güzelliği bizimle paylaşmış: "Görüyorum ki, buraya hep şikayetler yazılıyor. Ama ben bugün farklı bir şey yazacağım. 34 senedir yurtdışında, İsviçre'de yaşayan, iki vatanı olan bir vatandaşım. Bu zamana kadar gerek izinlerimde, gerekse bazen 1 sene-6 ay gibi kaldığım süreler zarfında Türkiye'deki çeşitli illerdeki hastanelere gittim. Gördüğüm kadarıyla buralar hiç temiz değildi, çalışanlar da sanki oralarda zorla tutuluyorlarmış gibi isteksizce görev yapıyordu. Yani her haliyle hastane demeye bin şahit lazım. Hele bir de siz yurtdışında bir hastanede yatmış, oradaki muameleleri görmüş iseniz işte o zaman ıstırabınız daha da artıyordu. Bunları devamlı tenkit ettim, bazılarıyla da münakaşa ettim. Aldığım cevap beni hep hüzünlendirmişti: "Orası Avrupa kardeşim, burası Türkiye, burada senin dediğin olmaz!" İşte "olmaz" diyenler, "imkansız" diyenler, size canlı bir misal, hayal ürünü değil... İşte imkansızı yapanlar, Türkiye'deki bir hastanede, buyrun adresini beyler: SSK Kırklareli Hastanesi Tertemiz, pırıl pırıl; içeri girince insanın içi açılıyor, moralmen tedavi oluyor. Başta Başhekim olmak üzere, tüm doktorları ve personeli kutlamak lazım. Onlar bir ilke imza attılar, "olmaz" deneni başardılar. Demek oluyormuş İftiharla söylüyorum, İsviçre'deki bir hastaneden asla farkı yok. Bu hastanenin Türkiye'deki diğer hastanelere örnek teşkil etmesini diler, emeği geçen herkesi tebrik ediyorum" İlave edecek ne kaldı ki, ben de tebrik ederim... Bir sevindirici haber de Hakkari'den Bu da İHA muhabiri Feyzullah Taş'ın iç açıcı haberi: "Hakkari SSK Dispanseri yıllardan sonra nihayet kabuğunu değiştirerek hizmet vermeye başladı. Hakkari SSK Dispanseri yıllardır geçici doktorlarla idare ediyordu. Doktorsuzluk yüzünden birçok SSK'lı hasta çevre illere giderken, bazı hastalar ise daha ucuz muayene imkanı bulunan İran-Urumiye kentine gitmek zorunda kalıyordu. 2001 yılının başlarında SSK Dispanserine Hakkari'de doğup büyüyen Dr. Hamdullah Kara'nın atanmasıyla birlikte dispanser yavaş yavaş rayına oturmaya başladı. Doktor, yıllardır birçok hizmetten yoksun kalan dispanseri baştan sona onarımdan geçirdi. Başhekim Dr. Hamdullah Kara, pratisyen Dr. Bilal Güldoğan ve DişTabibi Dr. Saim Akkaya olmak üzere 3 doktor görev yapmaktadır. Dispanserde artık, röntgen, EKG ve laboratuvar da bulunuyor." Hakkari'deki 15 bin SSK'lıyı sevindiren bu faaliyette emeği geçen herkese tebrikler...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.