Trabzonspor'u yanlışlar yıktı

A -
A +

Trabzonspor, PSV karşısında yanlış bir anlayış ve kadro eksikliği yüzünden ummadık bir yenilgi aldı. Temsilcimizin şimdi işi çok daha zor. Trabzonspor'un bu maçta tıpkı İnter karşısında olduğu gibi kontrolü oynaması gerekirdi. Özellikle orta sahanın görevini iyi yapamaması ve sezon başından beri defalarca söylenen defansın göbeğindeki zaafın bu maçta çok belirgin bir şekilde kendini göstermesi, bu sonucu hazırlayan en büyük faktörlerdi. Hollandalılarla aramızda futbol mantalitesi olarak büyük farklar var. Örneğin, rakip topsuz oyunu seviyor ve çok iyi oynuyor! Biz ise top ayağımıza geldiği zaman hünerimizi göstermeye çalışıyoruz. Oysa modern futbolda PSV'nin anlayışı geçerli. Bu arada Olcan, bir kez daha Türkiye'nin en iyi beş yerli oyuncusundan biri olduğunu gösterdi. Burak, kaleye attığı şutlarla Olcan'ın hücumda en büyük yardımcısıydı. Ancak, yukarda saydığım faktörlerin bir Olcan ile aşılamayacağı gerçeği bu maçta da kendini gösterdi. Sonuçta futbolda peşin hükümlü olmamak gerekir, ama işin bir gerçeği de Trabzonspor rövanşta "deveyi hendekten" atlatmak kadar zor bir görevi başarmaya çalışacak! Carvalhal'in zaferi Beşiktaş'ın Braga zaferi, doğrudan doğruya teknik direktör Carvalhal'ın başarısıdır. Böyle bir maça, üç santrforun olduğu halde santrforsuz çıkmak her babayiğidin harcı değildir! Carvalhal, teknik direktörlük adına, belki Avrupa için değil ama Türkiye'de bir ilke imza attı. Ben, Portekizli hocanın ligde kötü sonuçlar almasını da Metris cezaevinden salıverilmelere bağlıyorum! Nitekim ligde de başarılı olan Carvalhal'in nedense Metris'ten sonra işleri ters gitmiştir. Carvalhal, Braga'ya, çok güzel bir tuzak hazırladı. Bu tuzağa yalnız Braga değil, herkes düştü! Sonunda Carvalhal haklı çıktı. Santrforsuz, hem de rakip sahada geçen yılın UEFA finalisti rakibini net bir skorla mağlup etti. Bu müthiş zafer sahadaki on bir kadar Carvalhal'ın de dehasından kaynaklandı. Bir çok teknik adam, dış sahada rakibin üstüne geleceğini tahmin ederek bir veya iki santrforla oynamayı yeğlerken, Portekizli teknik adamın santrforsuz oynaması, riskin ötesindeydi; ama Carvalhal bunu başardı. Taktik, sistem, ne dersen de... Carvalhal'ın Braga karşısında yaptığı olsa gerek. Bundan sonra, "sen sola git, sen sağa gel" demek taktik değil, kendini kandırmaktır! Bence Carvalhal, bu başarısıyla Beşiktaş'ın başında uzun yıllar kalmayı garantilemiştir; yeter ki altı oyulmasın! Türk futbolu elimizden kayıyor! Futbol Federasyon başkanlığı yılan hikâyesine döndü! Mehmet Ali Aydınlar'ın ayrılması sonrası, 75 milyonun içinde bir başkan bulunamıyor! Daha doğrusu kimse bu sorumluluğun altına girmek istemiyor. Her kafadan bir ses yükseliyor. Yuvarlak sözlerle sorun geçiştirilmeye çalışılıyor. Ancak kimse gerçek anlamda elini taşın altına koymuyor! Büyük bir iştahla yapılan genel kurul, maddi bakımdan külfet olmaktan başka bir işe yaramadı. Kısaca bu genel kurul sonrasında, "dağ fare doğurdu" demek yanlış olmaz! Şimdi gözler 27 Şubat'ta yapılacak başkanlık seçiminde. Ancak hâlâ ortada kesin bir başkan adayı yok. Şenes Erzik'in başkanlığa yaklaşımı, Türk futbolunun sorununu yalnızca pansuman etmeye yarar! Bu arada, sanki çok aday varmış gibi bundan önce bu işi yapanlar aday olamayacak diye ilginç bir karar alınması, olayın üzerine adeta tuz biber ekti! Her tarafı yamalı bohça! Bir gerçek var ki, biz kendimizi bu tür şeylerle avuturken, UEFA uyumuyor! Kısaca, futbolumuz her geçen gün elimizden kayıp gidiyor! 27 Şubat geç olabilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.