Yiğitlik bizde kalsın diyerek adam olmak varken, başkaları tarafından adam olmaya zorlanmak, hoş bir şey olmasa gerek! Avrupa'nın kanunları ileri ve medeni insanlar içindir diye karar verdik ve bunları alıp tatbik etmek için AB' ye giriş için müracaatta bulunduk. Ya bu müracaattan vazgeçeceğiz veya gereğini yapacağız değil mi? Yani, ya bu deveyi güdeceğiz veya bu diyardan gideceğiz. Hep Avrupalıya kabahat buluyoruz da, kendi hal-i pür melalimize pek bakan yok. Bu anayasa ile AB'ye kabulümüzü zannetmek kadar saflık olabilir mi? O halde Avrupalıya kabahat aramadan önce, kendi eteklerimizdeki taşları bir dökmeliyiz. Demokrasinin biricik vasfı ve şartı seçilmiş olmaktır. Bizim ülkemizdeki seçilmişlerin nasıl istiskal edildiklerini ve atanmışların nerelerde bulunduğunu cümle âlem görüyor ve biliyor. Bu anti demokratik halimizle kimleri kandırabileceğimizi zannediyoruz?!. Atanmış eskileri çıkıp televizyonlara ahkam kesiyorlar: Cumhuriyetin bekçilerinin yalnızca kendilerinin olduğunu ve seçilmişlerin ihanet içinde olabileceklerini söylüyorlar. Halbuki seçilmişler, her hâl ve şartta halkın önünde; yapıp ettikleri de öyle. Üstelik; bütün bu yapılanların hesabını da millete veriyorlar. İhanet olsa olsa karanlık odalarda, 'la-yüsel' kişilerde olabilir. Seçilmişlerin böyle halleri söz konusu bile edilemez. Atanmışların bu denli pervasız tavırları, en iyi müdafaa hücumdur anlayışından kaynaklanıyor olsa gerek! Demokrasinin yolu şeffaflıktan geçer. Zira demokraside her şey halk içindir. Halka rağmen değildir. Halk için olan, halkın bilgisi ve isteği doğrultusunda olur. Halka rağmen anlayışında dayatma söz konusu olduğundan, halkın ne bilgisi ve ne de talebi vardır. Gerçekte adam olmayan bu zihniyet, aklınca milleti adam etmeye kalktı! Halbuki, görüldüğü üzere, kendilerinin adam olmaya ihtiyaçları var.