Cumhurbaşkanı'nın başkanlığında yapılan iki eksikli liderler toplantısı beklenilen şekilde sonuçlandı. Açıklanan ortak metinle, belli ki dışarıya bir fotoğraf verilmek istendi! Birliği, beraberliği ve varılmak istenen AB hedefi konusunda, tek sesliliği yansıtan açıklamanın arkasından henüz birkaç saat geçmişti ki; Pandora'nın kutusu açılıverdi! Zira, toplantıya iştirak eden siyasi parti liderleri, eteklerindeki taşları, yaptıkları açıklamalarla döküverdiler! Kimsenin dilinin altındaki baklayı bilmiyoruz; yani hangi siyasi partimiz, sergilediği görüşünde samimi veya samimiyetsiz, bunu bilmiyoruz! Bildiğimiz ve gördüğümüz tek şey; her bir parti liderinin kendi görüş ve meşrebine göre toplantıyı değerlendirmesi ve bu değerlendirme ışığında siyasi tavırlarını belirlemeleridir. Buna göre; DSP ile Saadet Partisi'nin tavrı flu, ANAP ile AK Parti'nin, AB lehinde, MHP'nin ise aleyhte olan net ve açık tavırları dikkati çekti! Siyasi parti liderlerinin, toplantıda yaptıkları konuşmalar, açıklanmamak şartı ile tutanaklara geçirlidi. Şayet, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin net açıklamaları olmasa idi; toplantı bir muamma olarak kalacak ve şimdiye kadar olduğu şekliyle Türk kamuoyu boş yere avutulacaktı! Tam bize göre siyaset işte!.. Evet mi, hayır mı, şeklindeki suale verilen cevap; ne evet, ne hayır, yani HAVET!.. İlk defa MHP lideri Delvet Bahçeli, bu yola tevessül etmedi ve sıraladığı netameli konular muvacehesinde, bu fotoğrafta, parti olarak yer alamayacaklarını açık bir dille ifade etti. Üstelik, hükümetten çekilmek pahasına! Netameli konular malum: Kıbrıs, mahalli ana dilde yayın (Radyo TV) ve eğitim ve idam meselesi... AB sürecinde Türkiye, bu netameli konuları halletmek zorundadır. Bütün bunları, Türkiye'nin hayrına halledemeyeceğini gören MHP lideri Bahçeli, adeta meydan okuyarak; varsa bunları çözebilecek babayiğit buyursun hükûmet olsun demeğe getirmektedir! Bahçeli'nin bu tavrı, erken seçim sinyali alan bir partinin seçmenlerine mesaj vermeyi ve başarısızlıklarla dolu koalisyon hükümetinden vuruşarak çekilmeyi çağrıştırıyor! Burada, aynı zamanda Türk politikacılarının ne denli kifayetsiz oldukları da vurgulanıyor! Demek ki, biz hiçbir şeyi Avrupalı dostlarımıza anlatamamışız! Terör konusunda suçüstü yakalanan Yunanistan'la canciğer kuzu sarması olan bizim dışişlerimiz, Yunan Dışişleri Bakanı ile "sirtaki" oynayacağına, Ege ve Kıbrıs gibi, hayati önemi haiz konularımızı anlatıp ikna edebilseydi, herhalde bugünkü gibi emrivakilerle karşı karşıya kalmazdık! Hele, Mesut Yılmaz'ın yaptığı gibi; üstüne üstlük Rauf Denktaş'ı, suçlamaya kalkışırsak, Avrupalı dostlarımızdan (!) evvel suçu kendimizde aramamız lazım gelmez mi? Dışarıya verilmek istenen birlik ve beraberlik fotoğrafı, Devlet Bahçeli'nin mahut açıklamaları ile paramparça oldu bile! Milli meselelerde bile bir araya gelemeyen ve her kafadan ayrı çatlak sesler çıkaran bir siyasetle nereye; ve hele AB'ye gidilebilir mi?