İnsanın kendi kendisine ettiğini; verdiği zararı, hiçbir harici düşman yapamaz! İnsan toplulukları; onların teşkilatlanmış şekli olan devletler de en ziyade zararı kendi içlerinden görürler! Bundan dolayıdır ki, dış güçler, önce içerisini tahrip ederek ve oradan elde ettikleriyle işlerini kolaylaştırırlar! Türkiye gibi çetin coğrafyalarda; içeride güçlü olmanın ve birlik ve bütünlüğün önemi her türlü izahtan varestedir. Bu coğrafyadaki ayrılık-gayrılık; dış düşmanlara iş bırakmadan, evvel emirde kendi içinde çözülmeyi, bitişi ve tükenişi gerektirir! Hemen burnumuzun dibinden başlayarak; dışımızda, değişmekte olan coğrafyamızdan etkilenmememiz mümkün değildir! Bunların tesirlerini ve yansımalarını, ister istemez hissedeceğiz. Kurulmakta olan yeni dünyanın dışında kalamayacağımıza göre; gelişen şartlara ayak uydurmamız ve bu şartlar muvacehesinde, kimliğimizi yitirmeden gerekli donanımları sağlamamız kaçınılmazdır. Tepeden inmeci yönetimlerin akıbetlerini görüyoruz! Daha da göreceğiz! İslam ülkelere arasında, yegane demokrasi ile yönetilen ülkemizin kıymetini bilelim ve; başta AB olmak üzere, dışarısı dayatmadan, demokrasimizi kuvveden fiile çıkaralım! Bunun için de; evvel emirde milletimizden, milletimizin değerlerinden korkmayalım ve kopmayalım! Şimdiye kadar; bize ürküntü veren şeylerin, bizzat koyduğumuz yasaklar ve dayatmalarımız olduğunu bilelim! Acaba; bütün bunları milletten korktuğumuz için mi yaptık?! Dünyanın, hangi hür ve medeni sisteminde; üç-beş sergerde yüzünden bütün bir millet cezalandırılır? Öyle değilse; neden Ankara'nın gündemi ile milletin gündemi farklı?! Üst üste yaşatılan ekonomik krizlerle millet, iş-aş ve neredeyse can derdinde iken; Ankara'dakilerin, milletin yakından ve uzaktan gündeminde olmayan konularla, tepemizde tepinmelerinin manası var mı? Tarih ve talih, sayısız fırsatları önümüze koyuyor. Oysa biz, bir badireden kurtulup yeni bir badireye yuvarlanmayı; yönetimde, değişmez prensip addetmişiz! Ne vakit, önümüzü görüp, rahat bir nefes almaya kalkışsak; Bizans ateşine malik birileri karşımıza çıkıyor; tehditle, geriye doğru itiyor! İleriye doğru hamle yapmaya ve sıçramaya imkan ve ihtimal verilmiyor! Devlet-millet kaynaşmasını; bu ikisinin gündemlerini farklı kılarak temin edemeyiz! O halde iş; başımıza seçtiklerimize ve devleti yönetenlere düşüyor! Bunların birbirleriyle ve milletle kavgalı halleriyle; şimdiye kadar nereye vardık ki, bundan böyle de bir yerlere varabilelim! İz'an ve basiret, devlet adamının olmazsa olmaz vasfıdır. Bu milleti fanus içinde yaşatamayacağımıza ve dünyadan tecrit edemeyeceğimize göre; hemen burnumuzun dibindeki değişmelere, gelişmelere bakalım ve ibret alalım! Bu gidişle; çok kısa bir zaman sonra, Romanya ile Bulgaristan'ın da arkasına düşersek şaşmayalım!