Gerçekten 'Ahir zaman'da yaşamaktayız, sevgili okuyucularım. Her geçen gün, bir önceki günü aratıyor. Teknoloji, nasıl baş döndürücü hızla gelişip ilerliyorsa; insanlığın dinî ve ahlâki değerleri de, aynı hızla geriye gidip dumura uğramakta. Malum, her şey zıddı ile kaimdir. Bu cümleden olarak; en iyi olan da en kötüyü içinde barındırır. İnsanların en iyileri, dinini yaşayan ve dini üzerine titreyen iyi din âlimleri olduğu gibi; insanların en kötüleri de dinini yaşamayan ve hemen her kötülüğü işleyip, insanları dinin doğru yolundan saptıran kötü din âlimleridir. Kıyamet de, bu, kötü din âlimlerinin yüzünden ve onların üzerine kopacaktır. Geçen gün, tesadüfen bir televizyon programına gözüm takıldı. Din âlimi (ilahiyat profesörü) titri taşıyan kişiler dini konuları tartışıyordu. Yarım saat müddetle izledim ve tek kelime ile kanım dondu. Bir kere daha görüp anladım ki; zamanımızda tüm şeytanlar, insanları bozup saptırma işlerini tamamen bırakıp kenara çekilmişler; onlar bile, insan suretindeki bu gerçek şeytanların şerrinden korkup titremekteler! Bu gibilere bakıp da, din öğrenenlerin vay haline! Zira bu nasipsizler, kendileri ile birlikte, kendilerine inanıp kananları da sonsuz ateşe sürüklemektedirler. Kur'an, Kur'an, Kur'an deyip; dinde her şeyi yalnızca Kur'an-ı kerimde arayıp; bulamayınca da ya inkâr, ya da kendi zift dolu kafalarına göre bir yorum yaparak dini ifsad eden bu alçaklar, gerçekte sinsi İslam düşmanıdırlar. En büyük düşmanlıkları da, sevgililer sevgilisi Peygamber efendimizedir. Dikkat edilirse; konuşmalarında, Peygamber efendimizin, bizzat muhatabı olduğu Kur'an-ı kerimden ne anladığı ve bunu ne şekilde açıklayıp, kendi hayatına yansıttığından en ufak bir bahis yoktur. Kur'an-ı kerim kendilerine inmiş gibi bir fütursuzluk ve edepsizlik içindeler. Halbuki; Cenab-ı Allah, kendi kelamı olan Kur'an-ı kerimi; tüm mahlukatın en şereflisi olan insanoğluna, onun zirve noktasındaki Muhammed aleyhisselamı muhatap alarak, onun mübarek şahsında gönderdi. Sevgili Peygamberimiz de, Kur'an-ı kerimin ahkamını ve yüksek ahlakını; bir beşer olarak kendi şahsında ve beşer topluluğu olarak da bulunduğu cemiyette, örnek olacak şekilde yaşadı ve yaşattı. Yaşadı ve yaşattı ki; İslamiyet, o ve onlar örnek alınmak suretiyle, o gün bugün yaşanabiliyor. Nitekim; bizzat Cenab-ı Hakk buyurmaktadır ki: "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin; işlerinizi boşa çıkarmayın." (Muhammed suresi ayet: 33) ve "Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar için ve Allahü tealayı çok zikredenler için güzel bir örnektir." (Ahzab suresi, ayet 21) İnsanın yaratılış gayesi; Cenab-ı Hakk'ı tanıma ve O'na ibadet (kulluk) etmek içindir. O'nu nasıl tanıyacağımızı ve O'na nasıl ibadet edebileceğimizi yarınki makalede açıklamaya çalışalım.