Dikkat ediyor musunuz sevgili okuyucularımız; çetin coğrafyada bulunan bu ülkede ne zaman işler iyiye doğru gitse; dirlik ve düzenlik olup ekonomik göstergeler milletimizin yüzünü güldürmeye başlasa, derhal "birileri" bir yerlerden düğmeye basıyor!.. Elli senelik demokrasi hayatımızda, bu "birileri"nin milleti canından bezdiren manipülasyonlarından doğrusu bıktık usandık. Belli ki, "birileri" bu milletin kalkınmasını ve refaha ulaşmasını istemiyor. Devlet ve millet hayatımızda, her devlet ve milletin olduğu gibi, bizim de iç ve dış düşmanlarımızın olması tabiidir. Bunlar, elbette milletimizin refah toplumuna ulaşmasını arzu etmezler. Bunun gerçekleşmemesi için de ellerinden geleni artlarına koymazlar. Bugüne kadar koymadılar da!.. Bir dereceye kadar bunların hepsini tabii karşılıyoruz! Zira, her kaptan içindeki sızar! Normal toplumlar, aleyhlerinde meydana gelmesi muhtemel ve meydana gelmekte olan olumsuzluklara karşı gerekli tedbirleri alırlar; onlarla mücadele ederler. Hep birlikte yanarız! Sağlıklı toplumlarda hiç kimse, zümre, kurum ve kuruluş; bu denli olumsuz gelişmelere çanak tutmaz. Onları alevlendirmez. Çünkü; sağlıklı toplumun bireyleri çok iyi bilir ki, tutuşturduğumuz bu ateşin nârında, biz, hepimiz birlikte yanarız. Dolayısıyla yaşanılan ülkede; muhalfarz mevzi ateşler olsa bile, bunların üzerine su ile gitmek ve onları söndürmek aklın ve mantığın gereği değil midir? O halde; bize ne oluyor ki; incir çekirdeğini doldurmayan meseleleri büyütüp alevlendiriyor ve onların üzerine körükle gidiyoruz?! Sorarım size; bu gidişlerin kime ne faydası var? Şimdiye kadar böyle yaptık da ne oldu? Kime faydası oldu? Ülkedeki istikrarsızlığın nelere mal olduğunu, hep birlikte yaşayıp görmedik mi? Merhum Özal'ın 7 senelik iktidarı dışında; 1970 senesinden beri, yani çeyrek asırdan fazla bir zamandır istikrarı yakalayabilmiş miyiz? Ne menem şey olduklarını yakından gördüğümüz koalisyonlarla, ülkemizin biteviye badireden badireye sürüklendiğine şahit olmadık mı? Durduğumuz ve hatta geri gittiğimiz bu zaman zarfında dünkü eyaletimiz olan Yunanistan'ın kaç fersah ardına düştüğümüzü farketmiyor muyuz? Yüzkarası bu hal, bizleri utandırmıyor mu? Akil insan, aynı delikten bir kere ısırılır. Ondan sonra gerekli tedbirini alır; aynı delikten devamlı ısırılma hamakatine düşmez. Bir de bize bakın! Neredeyse aynı delikten ısırılmayı hayat tarzı olarak benimsemişiz! A veya B partisi; bunların isimlerinden ziyade birinin tek başına iktidar olması ve toplumda uzun yıllar hasreti çekilen istikrarı temin etmiş olması mühimler mühimidir. İşin esası ve anası budur. Bunsuz hiçbir şeyin olmadığını; daha açık bir ifadeyle her şeyin berbat olduğunu, bizden daha iyi bilen bir toplum var mı? Seneler sonra ele geçirebildiğimiz böyle bir fırsatın kıymetini bilmiyor ve olur olmaz meselelerle toplumu, yeniden kaosa sürüklüyoruz! TSK yıpratılmamalı... Günlerdir; kamuoyu "sosyete fişlemesi" ile işgal ediliyor. Ülkenin göz bebeği bir kurum; Türk Silahlı Kuvvetleri, bu absürd hadiseden dolayı yıpratılmaya çalışılıyor! Hiç kimseye faydası olmayan ve zararı herkese aşikâr olan bu çıkışları yapanlar; tüm bilgi, belge, niyet ve kişilikleri ile açıklanmalı, topluma teşhir edilmelidir. Toplumun düzenini bozmaya yönelik hiçbir hareket -nereden gelirse gelsin- karşılıksız kalmamalı; müsebbipleri bulunup derhal cezalandırılmalıdır! Zira, bu toplumun yapması gereken başka işleri olmalı!