Paşa olmuş ama!..

A -
A +
FETÖ ile ilgili Meclis Araştırma Komisyonu’na davet edilenler, bildiklerini anlatıyorlar. Bunların içinden bazıları da; bilmediklerini anlatmaya yeltenince, ortaya trajikomik manzaralar çıkıyor. Tıpkı, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün ifadelerindeki gibi.. Aklı sıra; verdiği ifadelerle, bir yandan mevcut iktidarı zora sokacak, diğer yandan da kendisini temize çıkaracak…
Neymiş efendim: 2004 senesinin MGK’sındaki raporlarında, mahut terör örgütü için gerekli ikazları yapmışlar, lakin, siyasi irade bunları sümen altı etmiş. Dolayısıyla askeriye olarak kendileri görevlerini yapmışlarmış da; (başıbozuk) siviller gerekli tedbirleri almamışmış…
Rapor deyip, arkasına saklanmaya çalıştıkları ve uyarı dedikleri metin şu. "… Nur Cemaati ve Hizmet Hareketi izlenmelidir!" Bakınız, koskoca Paşa olacak kişi, şecaat arz ederken sirkatin söylüyor! Daha cemaatin ne olduğunu bilmiyor; bilselerdi, toplumdaki cemaat gerçeğini görür ve onların izlenmesine gerek olmadığını anlarlardı. Anlamamışlar ki, tek yaptıkları şey, tesbih çekenleri izlemek ve onları tetik çekenlerle aynı kefeye koymak…
Tarihleri boyunca bunu yaptılar ve böylece milletle devletin arasını açtılar. Bir cemaatin kitaplarını okuduğunu söylüyor; okuduklarından ne kadar anladığını ise, "Seadet-i Ebediyye" kitabını Nurcuların kitabı zannederek cehaletini sergiliyor.
İnsan, bilmediğinin düşmanı olur diye boşuna söylememişler! Hilmi Paşa ise, bildiği hâlde düşman olduğunu söylüyor ama; ne kadar ve nasıl bildiği de ortada!
Cemaat telakki ederek izlenmesini istediğiniz Hizmet Hareketi ise, cemaatle yakından ve uzaktan hiçbir ilgisi bulunmayan ve tek kelime ile bir terör örgütü.. Bunun terör örgütü olduğu ne zaman görüldü? 17 ve 25 Aralık 2013’teki kalkışmalarda görüldü. O zamana kadar görüldü mü? Görülmedi. Kimler görmedi? Siyasiler dahil, tüm askerî ve sivil bürokrasiden hiç kimse görmedi.
Önceleri İngiltere’nin, daha sonraları ise, İngilizlerle beraber Amerikalıların kamuflajında yeşertilen bu örgüt; devletin askerî ve sivil kılcallarına kadar nüfuz ettirildi. 1960’ların sonlarından beri, âdeta bir maden ocağı gibi işletilen bu kanlı örgüt; başta, Türkiye’de liderlik rolünü elinde bulunduran askerler olmak üzere, siyasiler de dahil hiçbir sivilin de dikkatini çekmedi.
Başbakan Binali Yıldırım’ın da işaret ettiği gibi; bu kanlı örgütün en ziyade palazlandığı yıllar; 1980 askerî darbesi ile, 28 Şubat 1997’deki askerî vesayet dönemidir.
Bu yapının terör örgütü olduğunu anlayan ve devletin "Kırmızı Kitap"ına girmesini sağlayan ise, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan başkası değildir. O Erdoğan ki, mahut terör örgütü görüp ilan ettiği ve onunla savaşa tutuştuğu gibi; bir de o vakte kadar anlayamamanın ve bunlara hizmet etmenin pişmanlığını duyarak; Allahü tealadan ve milletten af diledi.
Ondan başka da hiç kimseden (asker olsun, sivil olsun) böylesi bir nedamet duymadık. Hani, hatasını anlamak ve o hatadan dönmek faziletti, erdemdi?!
Bakınız; elli senelik bir günahtan bahsediyoruz. Sayın Erdoğan ve AK Parti, bunun yalnızca 12 senesinin siyasi vebalini taşıyor. Örgütü fark etmesi ve onunla savaşa tutuşması ile de bu vebalden kurtulmaya çalışıyor.
Diğer siyasiler, askerî ve sivil bürokrasi ise, elli yıllık vebalin altında inlemesine rağmen; ne bir pişmanlık, ne bir itiraf ve ne de bir özür dileme hâlleri var!
Evet; paşa olabilirsiniz, milletvekili, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı, kuvvet komutanı, genelkurmay başkanı vb. olabilirsiniz ama adam olabilir misiniz; adam?!!!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.