Velilerin önderi İmam-ı Rabbani hazretleri; "... Kalp Allahü
tealanın komşusudur. Allahü tealaya kalbin yakın olduğu kadar hiçbir şey
yakın değildir. Mü'min olsun, kâfir olsun hiçbir insanın kalbini
incitmemelidir. Çünkü asi olan komşuyu da korumak lazımdır. Sakınınız,
sakınınız, kalp kırmaktan pek sakınınız! Allahü tealayı en ziyade
inciten küfürden sonra, kalp kırmak gibi büyük günah yoktur...
...Kalp,
yani gönül, mahlukların en üstünü ve şereflisidir. İnsan, (Âlem-i
kebir)de, yani insanın dışında bulunan her şeyi kendinde topladığı için,
mahlukların en kıymetlisi olduğu gibi; kalp de (Âlem-i sağir)deki, yani
insanda bulunan her şeyi kendinde topladığı için ve çok basit ve hülasa
olduğu için çok kıymetlidir..." buyurmaktadır. (3. Cilt 45. Mektup)
İmam-ı Rabbani'nin evlad-ı mükerremi Muhammed Ma'sum hazretleri ise; "...
Kalp evvela, nefsin saltanatında ve onun idaresindedir. Hak tealanın
inayeti ile nefsin hakimiyyetinden kurtula. Asl hâline dönüp, insanın
kemali (olgunluğu) olan yakınlık ve ma'rifete kavuşur." Ve; "...Kalbin gaflet ve dünyaya bağlılığı, zatı ile ilgili derin bir hastalığıdır." Ve; "...Bir kalpte Allahü tealanın sevgisi ile, Hakk'dan gayrilerin sevgisi bir arada bulunmaz." Ve; "...Hakikatlerin mahalli olan kalp, Mevla'nın nazargâhıdır. Kalbin nurlanmasına çok çalışalar." Ve; "...
Kalbin tasdiki ile hasıl imana (İslama) mecazi Müslümanlık denir.
Nefsin iman etmesine (bağlanmasına) hakiki Müslümanlık derler." Ve; "...
Kalbin işsiz ve muattal olması yoktur. (Kalp devamlı çalışır) Masiva
(Hakk'dan gayri her şey) veya zat-ı ilahi ile meşgul olacaktır" buyurmaktadır.
Sevgili Peygamberimiz (aleyhisselam); kalbin bu hâlinden ürkmüş ve duada bulunmuştur: "Ey kalpleri çeviren! Benim kalbimi senin dininde sabit tut." Yine Hazreti Peygamberin (aleyhisselam) teşbih sanatıyla dile getirdiği bir hadis-i şerifleri vardır: "Mü'minin kalbi, Allahü tealanın iki parmağı arasındadır." Muhyiddin-i
Arabi hazretleri bunu şöyle açıklar: "... Akıl hakikat ve mecazın
konumunun gereğine göre; Allahü teala hakkında uzvu imkânsız görür.
Parmak ise ortak anlamlı bir lafızdır, uzuv anlamına geldiği gibi nimet
anlamına da gelir.
...Bize göre değiştirmek elle olabileceği
için Hazret-i Peygamber de değiştirmeyi parmaklara bağlamıştır. Çünkü
parmaklar eldendir ve el içindedir. Parmaklarda hız ise daha
yerleşiktir. Allahü tealanın kalpleri değiştirmesi, onlarda iyilik ve
kötülük niyeti yaratmasıdır. İnsan çelişik düşüncelerin kalbine art arda
geldiğini hisseder. Bu durum Hakk'ın kalbi şekilden şekle sokmasıdır ve
insan kalbiyle ilgili bu durumu kesin bir şekilde bilir. Bu sebeple
sevgili Peygamberimiz (aleyhisselam); (Ey kelpleri çeviren! Benim kalbimi senin dininde sabit tut) diyerek yakarır."
Kalp konusunda en büyük tehlike ve yanlış anlama; "sen kalbe bak, o temiz ise gerisi teferruattır..." gibi hezeyanlardır. İmam-ı Rabbani hazretleri 2. Cilt 87. Mektup'ta buna işaret ediyor ve diyor ki: "...
Kalbin temizlenmesine, nurlanmasına çalışmak, her azanın, ahkam-ı
islamiyyeye yapışmasına sebep olur. Yalnız kalp ile uğraşıp , ahkam-ı
islamiyyeye yapışmayan mülhiddir. Doğru yoldan sapıktır. Böyle
kimselerin kalplerinde ve ruhlarında bir şeyler hasıl olması,
istidractır.Yani, onları derece derece, yavaş yavaş Cehennem'in
derinliklerine indirirler..."
Evlad-ı mükerremi Muhammed Ma'sum hazretleri; kalbin parlaklığı için noktayı şöyle koyuyor:
"...Kalbin
parlaması, ahkam-ı islamiyyeye uyması (hallenmesi) ve Peygamberimizin
sünneti ile zinetlenmesi ve Allahü tealanın razı olmadığı bid'atlerden
ve nefsin şehvet ve zevklerine dalmaktan kaçınmaya bağlıdır. Ve zikrin
ve şeyhe muhabbetin kalbe devamlı yerleşmesine bağlıdır." (Mektubat-ı Ma'sumiyye 6. Cilt 13. Mektup)