Hukuk sisteminin altındaki bomba…

A -
A +

 

Parmak araları, yüzü ve cinsel organında sigara söndürülmüş, el bilekleri iple bağlanmış hâlde bulunan 1,5 yaşındaki bebekle ilgili olarak Adli Tıp “Basit cinsel saldırı” raporu verdi.
Diyarbakır'da felçli ve görme engelli 70 yaşındaki H.A.'ya tecavüz eden 32 yaşındaki Abdullah Taşkıran 8 yıl hapis cezası aldı. Mahkeme sanığa olumlu davranışları nedeniyle iyi hâl indirimi uyguladı.
Bursa’da, okul yolunda durakta bekleyen liseli genç kızları üzerine giderek öldüren sürücüye yalnızca 5 yıl hapis cezası verildi.
İzmir’de yolun karşısına geçmeye çalışan Lütfiye Yurdaer ve yeğeni, ND adlı sürücünün çarpması sonucu öldüler. N.D. 4 ay kaçtı, teslim oldu ve serbest bırakıldı.
Yargıtay 14. Ceza Dairesi, Mardin'de 13 yaşında satıldığı 26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç.’nin babası, dedesi yaşındaki kişilerle rızasıyla birlikte olduğuna karar verdi.
Bu türden kararlar saymakla bitmez.
 
VE BİR ÖRNEK DAHA…
 
Eşi ve 6 yaşındaki kızıyla bir davetten dönen parlak bir kariyeri olan, çevresinde çok sevilen L.S. adlı genç adamın dramı. L.S.’nin eşi ve altı yaşındaki kızı durdukları benzin istasyonunda bir saldırganın zalimce ve acımasız saldırısı sonucu hayatlarını kaybetti. L.S. 10 günlük komadan çıktıktan sonra saldırganın sabıkaları da bulunan K.D.G. olduğu tespit edildi ve hapse girdi. Ama savcının tutuklama işlemleriyle ilgili zabıtları “yanlışlıkla” imzalamamış olması nedeniyle “usul hatası” tespit edildiğinden serbest bırakıldı. Yıkılan ve hayatı kararan genç adam saldırganı tamirhanesinde bulup öldürdü.
L.S. tutuklandı ve 30 yıl hapis cezasıyla yargılandı.
 
AVUKATI L.S.’Yİ BÖYLE SAVUNDU:
 
“K.D.G. hayatını kaybetti. L.S. tarafından öldürüldü.
L.S.’nin eşi E.S. ve altı yaşındaki kızı A.S. kızı da hayatını kaybetti.
K.D.G.’nin zalimce, anlamsızca şiddetine maruz kalarak.
L.S. ise yakın zamana kadar her şeye sahipti. Güzel bir eşe, harika bir kız çocuğuna. Kariyere, geleceğe. İşte ve arkadaş çevresinde saygı gören biriydi.
Şu ansa geleceği elinden avucunda ne varsa hepsi alınmış durumda. Bir doğal afet, kaza, hastalık veya arkasına saklanılan kader yüzünden değil.
Uyuşturucu bir polen gibi kendiliğinden gelip burnunuza girmez. Bir otomobil kendi kendine 180 km hıza çıkmaz. Sürücüsü çıkarır.
L.S.’nin eşi ve çocuğu da bunun gibi bireysel bir kararla katledildi.
Sizin de düşünmenizi istiyorum.
Eşinizin ve çocuğunuzun ölümünden sorumlu biri var. Sevdiğiniz ne var ne yoksa yok etmiş biri. Geriye bir tek acı ve gözyaşı kalmış. Elinizde kalan, sarılabildiğiniz tek şeyse bir hukuk devletinde yaşadığımız gerçeği olsun. 
Düzenli bir toplumda haksızlıklarla mücadele edilir ve cezası verilir. Bunlar da öleni geri getirmez, açılan yarayı kapatmaz elbette. Ancak halkın olayı kabullenebilmesi için olmazsa olmazdır.
İşte bu gerçekleşmezse, teknik ayrıntı veya sözüm ona usul hatasıyla haksızlıklarla mücadele edilmeyip cezası verilmese hukuk sistemi ne işe yarar?
Hukuk sistemi L.S.’yi yüzüstü bırakmıştır. Devletle arasındaki yazılı olmayan akit ki hepimiz için geçerlidir, tek taraflı olarak sona erdirilmiştir.
Toplumun düzenlenmesi görevini devlete emanet etmişizdir. Karşılığında vergilerimizi öderiz. Ve devletten vatandaşını korumasını bekleriz. Her şeye rağmen bir şeyler ters giderse devletten nüfuzunu kullanarak sorunu çözmesini bekleriz. Mümkünse düzeltir. Gerekirse cezalandırır. Bunlar da vatandaşın devletle olan yazılı olmayan akdi içindedir.
Yasal katiyet toplumumuzun temel taşlarından biridir. Temel haklarımızdandır.  O temel taşını kaldırıp attığınızda hukuk devleti sendeler. İddia ettiğinin aksine hukuk devleti usullerin himayesinde olamaz. Teorik hukuk her şeyden önce gelmemektedir. Ayrıca bu teoriye uyulsun veya çarpıtılsın suçluyu hapishaneden çıkarmamalıdır. Bu durum hukukun altını boşaltır.
Sonuçta vatandaşlar hukuk devletine olan güvenini kaybeder. Bu da sistemin altına yerleştirilen bombadır. Şayet hukuk devleti bir parodiye dönüşmemiş olsaydı L.S.’nin hayatını mahveden suçlu hapse atılır ve şu anki dava görülmezdi. 
L.S. eşi cinayete kurban giden ve çocuğunu kaybeden ilk kişi midir?
Hayır.
Ancak kendisine bu yaşananların hiç gerçekleşmediği söylenen ilk kişidir.
İşte o an L.S.’nin aklı başından gitmiştir. Sanki gözlerinin önüne bir sis perdesi inmiştir. Sizden, topluma karşı bir tehlike oluşturmayan aksine toplum tarafından bir haksızlığa uğramış bu kişiye yardım ederek, geleceğini köreltmemenizi talep ediyorum..."
Az çok tahmin etmişsinizdir bu avukatın Türkiye’de olmadığını ve bir hukuk dersi niteliğindeki bu konuşmayı Türkiye’de yapmadığını. Dahası bu konuşma ancak filmlerde olur.
Gerçekten de öyle. Bir filmden alınma.
Het Vonnis (Karar) adlı bir Belçika filminden, beni çok etkileyen bu konuşmayı yukarıda sadece birkaçını verdiğim, isyan ettiren kararlar ışığında istedim ki sizler de okuyun. Hâkimler, savcılar, hukuk adamları ve devlet adamları okusun.
247 insanımızı şehit eden, binlerce insanı yaralayan FETÖ’cü darbecilerin yargılanmasında nasıl “adalet yerini buldu” dedirtecek ceza beklentisi içindeysek, bu türden davalarda da aynı hassasiyeti gözetmek gerek.
Bu arada filmi de mutlaka ama mutlaka izleyin. Esaslı bir sistem eleştirisi getiren, hukuk ve adalet, suç ve ceza kavramlarını masaya yatıran şahane bir film.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.