KRİTİK SORU: AKDOĞAN İLE FİDAN UYUMLU ÇALIŞIYOR MU?

A -
A +

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Hakan Fidan meselesinde olduğu gibi, hiçbir imayı bile içermeden açıkça "İzleme komitesine olumlu bakmıyorum. Biz oraya 3 kişi gönderdik ayrıca başka bir grubun oraya gitmesi neyi değiştirecek ki. Bu işleri istihbarat teşkilatı yürütür" dedi...
Klişe deyimiyle gündeme bomba gibi düştü.

Hükümeti de bu iş nasıl başladıysa öyle devam ettirmesi gerektiği konusunda uyardı.
Açık şekilde adını yeniden koyalım. Erdoğan'ın Çözüm Süreci'ne ve yürütülmesine dair yöntemlere ilişkin konuşması çok doğal. Çünkü bu süreci başlatan Tayyip Erdoğan ve onun görevlendirdiği Hakan Fidan başkanlığındaki istihbarat heyeti. Karşı taraftaki isim ise PKK lideri Abdullah Öcalan.

Besbelli ki Erdoğan sürecin akamete uğratılmasıyla ilgili kaygılar taşıyor. Çünkü "tartışmaya açılan" her olay şirazesinden çıkıyor, giderek asıl amacından kopup başka mecralara sürükleniyor. Türkiye Habur'u, Oslo'yu, İmralı tutanaklarını gördü, süreci götüren Hakan Fidan'ı götürmeye endeksli 7 Şubat'ları, Gezi'yi, 17-25 Aralık'ı yaşadı.
Yeni kurbanlar vermeye tahammülü yok ülkenin.

HEYETİN AÇIKLANMASI BİLE OLAY HÂLİNE GELMİŞKEN

Misal, "İzleme Heyeti"nin açıklanma sürecine bakalım.

Geçen haftaki yazımda ifade etmiştim "Artık kabak tadı verdi" diye. Biliyorsunuz, HDP heyeti İmralı dönüşü Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'la bir araya geldi. Görüşme biter bitmez Pervin Buldan tutup "İzleme Heyeti kurulması konusunda anlaştık, heyet 16 kişiden oluşacak" dedi. Ardından saniye sektirmeden Yalçın Akdoğan da twitter hesabından "Bu kesinlikle yalan, kendi fantezilerini gerçekmiş gibi yansıtıyorlar" diye yazdı. Haydaaa! Hep birlikte "Ne oluyor yahu?" dedik.

Ne olduğunu iki gün sonra anladık. Akdoğan heyetin kurulacağını ama sayısının 6 olacağını açıkladı önceki gün. Hani fanteziydi? Ha, sayısı değişti, 16 değil de sadece altı kişi oldu öyle mi? Pervin hanım demek ki kafadan bir 10 eklemiş. O kadar fantezi de olur canım, demek ki her şey enine boyuna konuşulmuş.

Ama işte bu bile meselenin nasıl dallanıp budaklandığının göstergesi. Hani bu süreci düşük profilli götüreceklerdi çeşitli sapmalara uğramaması için?
Çabuk unutuldu tüm bunlar.

HEYET NEDEN GEREKLİ DEĞİL?

Şimdi, o kritik soruya, yani "Hakan Fidan ile Yalçın Akdoğan yeterince uyumlu çalışıyorlar mı?" sorusuna gelmeden önce Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarının ardındaki nedenleri madde madde yazalım:

1- Geçen gün Balıkesir'de yaptığı konuşmada ifade ettiği ve hatta Gültan Kışanak'ın da bu konuşmayı doğru okuyup kendi cevabını verdiği üzere Türkiye'de artık bir Kürt sorunu yok. ARTIK YOK. Selahattin Demirtaş önüne konanı okuduğu için her zamanki gibi debelenip durdu yine. Onun için söyledikleri bir kıymet ifade etmiyor. Yani Türkiye'de Kürt sorunu değil, ama PKK sorunu var. Bu şu demek:

Türkiye'de Kürt vatandaşların, tıpkı diğer toplumsal kesimler gibi demokratik taleplerini dile getirebileceği bir siyasi zemin mevcut. Dahası parlamentoda grubu bulunan ve bu seçimde yüzde 10 barajını bile aşmaya aday bir muhalif siyasal partiye de sahipler; HDP... Ancak Kürtlerden en çok oyu alan parti hâlâ AK Parti.

Dolayısıyla PKK'nın "Kürt sorunu var" diye silahlı bir mücadele yürütmesinin anlamı kalmadı. Zaten silahları bırakma çağrısı bu bakımdan kaçınılmaz bir sonuçtu. PKK ile Çözüm Süreci adına yapılacak görüşmenin temel ekseni de sadece ve sadece "silahların nasıl bırakılacağı, silah bırakanların yeniden toplumsal hayata nasıl kazandırılacağı, belki ileride de Öcalan'ın cezaevindeki durumu" çerçevesinde oluşturulabilir.
Misal izleme heyeti bunları mı konuşacak? 

İZLEME HEYETİ KRİMİNAL VE MAHREM BİR SORUNU MU GÖTÜRECEK?

2- Yukarıdaki tespite binaen, PKK ile yapılacak görüşmeler artık daha kriminal çerçevede yürütülmesi gereken bir noktaya indirgenmek durumunda değil mi? Bunun TSK'yı ve hatta PKK'yı da ilgilendiren mahrem bir konuşma olacağı aşikâr. Çünkü her türlü provokasyona açık bir sorundan söz ediyoruz. Doğal olarak bunu yürütecek olan da istihbarat teşkilatı. Yanlış anlaşılmasın, İzleme Heyeti'nde adı geçenlerin her biri değerli, mesleklerinde kabul görmüş saygın isimler. Tabii ki siyasi bir yanı da olan ama daha ziyade kriminal boyutu ağır basan bu görüşmelerde İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan ile istişare edilmiş midir?

FİDAN, İSTİŞARE YAPILMAMASI NEDENİYLE Mİ YORULDU?

Sonuçta, diğer ülkelerde de örneklerini gördüğümüz gibi bu türden müzakereleri istihbarat teşkilatları ile siyaset istişare içinde götürdüler.

Şimdi insanın aklına ister istemez geliyor. Hakan Fidan'ın "yorgunluğu" bu istişarenin yeterince yapılmamasından kaynaklı olabilir mi? Örneğin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a siyasete girme kararını açıklamaya gittiğinde bu durumdan şikâyet etmiş midir?

Cumhurbaşkanı da onunla Mekke'de yaptığı görüşmelerde konuya vaziyet edeceğini söylemiş midir? Şimdi görevine döndükten sonra Cumhurbaşkanı'nın açıklaması acaba tüm bu sıkıntılı durumun sonuçlandırılmasına yönelik bir ayar mıdır?

Hemen not düşeyim. İşittiğim bir şey yok. Sadece alt okumaları yaparak birtakım tahminlerde bulundum. Hepsi bu.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.