Camiye ayakkabıyla girenler içki içmedi mi tartışması 2 yıldır bitmedi. İçki içmediler diyelim hadi, bir Allah'ın kulu da çıkıp demedi ki: "Kardeşim o grup oraya yatsı namazını kaçırmayalım diye mi gitti?"
Camiye girenlerin hepsi nefes nefeseydi, sanki savaştan çıkmış gibiydiler.
Peki kiminle savaşmaya gittiler?
Başbakanlık Ofisi'ni basmaya gittiler. 77 milyonluk koca devletin Başbakan'ının ofisini basmaya gittiler. Tam 3000 kişi. Polisle amansızca savaştılar. Dolmabahçe Sarayı'nın kapısına 2 metre kala zar zor durdurulabildiler. O da son anda denizden gelen 400 kişilik polis desteği sayesinde.
Eğer o destek de gelmeseydi, Başbakan'ın ofisini basıp, şahsî eşyalarını ve Devletin evraklarını havaya savuracaklardı. Devletin namusunu, şerefini iki paralık edeceklerdi. CNN de kapıda bekliyordu canlı yayın yapmak ve dünyaya bizi rezil etmek için.
Ne oldu acaba, hesabı soruldu mu, bu 3000 kişiden hiç olmazsa 30 tanesi şimdi içerde midir? Hiç sanmıyorum.
Peki ya, Ankara'da Başbakan'ın evini basmaya giden 3000 kişi. Onlar nerde şimdi, uzaya mı çıktılar?
Devletin polisinin TOMA aracını çalan ve polis telsizinden polisle dalga geçen, internete "Sahibinden Satılık TOMA" diye ilân veren, yani açıkça koca devlete meydan okuyan taraftar grubunun davulcusu şimdi nerde? Hapislerde çürüyordur değil mi?
Yoo, şimdi baktım hâlâ Twitter'dan fitne saçıyor, 120 bin de takipçisi var.
Gezi olaylarında 291 iş yeri tahrip edildi, 271 özel araç kullanılamaz hale geldi. 116 polis aracı, 41 ambulans pert oldu. 14 parti binası zarar gördü. Toplam zarar 140 milyon lira. (Eski parayla 140 trilyon ki bence iş kaybı vs. derken bunun 10 katı olsa yine azdır.)
Peki nerde şimdi bu ortalığı yakıp yıkanlar, hesabı soruldu mu?
Bütün bu yakıp yıkmalar devam ederken ilk başta destek verdikleri için utanıp evine kapanacakları yerde bir de utanmadan balkonlara çıkıp tencere tava çaldılar.
Ve bugün, bütün bu utanmazlıkların, pervasızlıkların, hesap sorulmamanın cezası yeni facialara meydan verdi. "Hayatı durduramadılar" ama bir Savcı'nın hayatını durdurdular. Türkiye'nin 1 numaralı Adliye binası basılıp Savcı şehit edildi. Aradan 24 saat geçmeden Türkiye'nin 1 numaralı Emniyet Müdürlüğü'ne saldırıldı.
Allah korusun, siz bu yazıyı okurken belki başka saldırı haberleri gelmesi de muhtemel.
Peki bundan sonra da böyle mi olacak?
Katil teröristlerin tam istediği mesajı veren, şehit Savcımızı (ve tabii ki Devleti) aciz bir durumda gösteren fotoğrafı ana sayfadan yayınlayanlara, teröristlere kol kanat gerip bir de "Devlet savcısını koruyamadı" diye pişkinlik yapanlara da hesap sorulmayacak mı?
-"DHKP-C'nin isyanını haksız bulmak mümkün mü?" diye yazanlar,
- Teröristler için "Şehitlerimiz ölümsüzdür" diye pankart açanlar, Twit atanlar,
- Teröriste "eylemci" diyenler,
- Savcı'yı şehit eden teröristlere acıyan, "kılına zarar gelirse" diyen malum partinin bazı milletvekilleri,
- Teröristler polisle çatışırken öldüğü için "Katil Devlet" diye Twit atanlar,
- "Emniyet'e saldırı var, terör demeyelim" diyenler,
- Yüzü maskeli eylemcilerin alnından öpenler,
- Eylemden 16 dakika önce, "Elektrik yokken öldürülen herkesten katil iktidar sorumludur" yazanlar,
- "Yine geleceğiz" yazanlar,
Cezasız mı kalacak?
Lafı dolandırmaya gerek yok, fikrim nettir. Gezi'deki terörün hesabı sorulsaydı belki bugünleri görmezdik. Eğer bugün yapılan bu tahriklerin, Devlete bu açıkça meydan okumaların da hesabı sorulmazsa Allah korusun memleket daha beter günlere gebe demektir.