Aliço ne yapacaktı? -183-

A -
A +

Cazgır hızla itildi ve yere düştü. İten bıyıkları adamakıllı dikilmiş Aliço'ydu ve sesi Kırkpınar ermeydanında şahi topu gibi patladı: -Çağırın Yusuf'u buraya. Çabuk diyorum. Cazgır Sadık Hoca da düştüğü yerden doğrulmuştu. Herkes korku içindeydi. Aliço bu, ne yapacağı belli olmazdı. Çok acele Yusuf, Aliço'nun yanına getirildi. Yusuf, tedirgindi, yoksa Aliço, güreşte pes etmesini, kendisine acıma, hakaret olarak mı kabul etmişti. Ya Aliço, kendisine saldırır veya kötü bir söz söylerse ne yapardı. Aliço heyecan içindeki Yusuf'u yakaladı, Yusuf, kolunu kurtarmak için harekete geçince, Aliço, Yusuf'a gülümsedi: -Gel bakalım Şumnulu. Çekinme, seninle işim yok. Gel hele de şu ermeydanındakiler, Kırkpınar'a yakışan, gerçek pehlivanı görsünler. Yusuf, şaşkındı, ne olduğunu, Aliço'nun ne yapacağını anlamamıştı. Aliço, Yusuf'un elini kaldırdı ve söyledi, kimsenin beklemediği, ummadığı sözleri: -A be ne aptal adamlarsınız. Ahmet aganın öküzü gibi üle bel bel ne bakıyorsunuz? Yusuf'un niçin pes ettiğini anlamadınız mı? Benim büle bir galibiyeti kabul edeceğimi nasıl düşünüyorsunuz. Gerçek galip Yusuf'tur. Aliço'nun sırtüstü yenilerek ermeydanlarına veda etmemesi için pes etti. Bunu, pes etmesini kabul etmiyorum. Bundan sonra meydanlar Yusuf'undur. Bu senenin Kırkpınar başpehlivanı Yusuf'tur. Aliço, Yusuf'u alnından öptü, "Yusuf, evladım. Gerçek pehlivan, çok mert bir insanmışsın. Hem yüreğin, hem bileğin, hem de gönlünle gerçek pehlivan olmuşsun. Meydanları senin gibi birine terkettiğim, başpehlivanlığı, Kırkpınar birinciliğini sana devrettiğim için gözüm arkada kalmıyacak." dedi Yusuf, bir şey diyemedi, Aliço'nun bu mertliği, son altı senedir ağlayamaz hale gelen, 1877-78 Osmanlı Rus harbinde gördüğü zulüm karşısında gözyaşı pınarları kuruyan Yusuf'u bile gözyaşlarına boğmuştu, yalnızca Aliço'nun elini öpebildi, başka bir şey yapamadı, diyemedi. Kırkpınar'da altı saat süren güreşten sonra, bu altı saatlık güreşten çok daha zorlu, çok daha anlamlı mertlik, insanlık destanına şahit olan güreş sevdalılarının hepsi ağlıyordu. Göz yaşları ak sakallardan süzüle süzele, burma bıyıklardan büzüle büzüle iniyor, oradan yanan göğüslere karışıp, o ateşte buharlaşıyordu. Hiç kimse gözyaşını, ağladığını gizlemiyordu. Herkes, ellerini açmış, duaya durmuştu: -Allah ikinizden de razı olsun, bize bu günleri gösterdiğiniz için. -Allah her ikinizi de iki cihanda aziz etsin, bize mertliğin, alperenler geleneğinin, yiğit insanların hâlâ var olduğunu gösterdiğiniz için. -Artık ölsem de gam yemem, bu günü, bu güreşi, bu yiğitleri gördüm ya... -Biz ne talihli insanlarmışız ki böyle bir güzelliğe şahit olduk. Aliço, Cazgır Sadık Hoca'ya seslendi: -Sadık Hoca, Yusuf'un galibiyetini ilan et. Ödülünü verin. Koca dev sallana sallana çadırına doğru yürüdü. Yürüyen yalnızca Aliço değildi, onunla birlikte, Kırkpınar'ın doğmasına vesile olan alperenler Selim, Ali ve diğer gazi alpler, şehitler de yürüyordu. Herkes, gözyaşları içinde bir devin gidişini seyrediyordu. > Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.