Aliço'nun canı çok sıkkındı

A -
A +

Yusuf, sözünün sonunu getiremedi. Aliço'ya, "Ben size çırak değil, rakip olmak istiyorum. Ustam olursan sana karşı nasıl güleşirim. Küçüklükten beri seninle Kırkpınar'da güreşmek rüyaları görüyorum" nasıl derdi. Aliço, Yusuf'un söylemek isteyip de söyleyemediklerini anlamış gibiydi: -Çırak yerine bana rakip olmak istiyorsun değil mi? -Estagfirullah efendim. Size rakip olmak ne haddime? -Evladım. Bunda utanılacak bir şey yok. Her pelvan bunun rüyalarını görür. Sana hak veriyorum. Bana çırak olursan, güreşseverleri, birkaç sene içinde bu meydanda ikimiz arasında kıran kırana yapılacak güreşlerden mahrum etmiş oluruz. Ama bana çırak olmak istersen, sevinirim, he demen yeter, bildiğim herşeyi sana öğretirim. Hadi git şimdi istirahat et. Yusuf, tekrar rüyalarının başpehlivanı, efsanevi, destansı pehlivan Aliço'nun elini öperek çadırdan ayrıldı. Yusuf, Aliço'yu etkilemişti. Aliço'nun canı sıkkındı. Kırkpınar Ağasına içini döktü: -Ağam. Bir iki seneye varmaz papucumuz dama atılacak gibi. Ağa, Aliço'dan duyduklarına inanamadı: -Sen ne diyorsun bre Koca Pelvan. Daha on sene Kırkpınar'da karşına kimse çıkamaz. Aliço hayır dercesine başını salladı: -Öyle deme Ağam. Yaş elliye merdiven dayadı. Bu Yusuf, çok zorlu bir pehlivan. Eğer iyi bir usta eline düşerse, özellikle de Pomak Osman'ın eline düşerse seneye bile beni zorlar. Ağa iyice şaşırmıştı: -Bre Aliço bunu sen mi sülersin? -Evet ben sülerim. Bu Yusuf, gözümü korkuttu. Bi de Pomak Osman, Yusuf'u kaparsa işte o zaman kel başımın cayır cayır yanmasından korkarım. Başına bi iş gelmezse, bu Yusuf, bizim başımıza çok iş getireceğe benzer. Aliço'nun son sözleri, Kırkpınar ağasını titretti. Aliço'nun, ilerde kendisine rakip gördüğü pehlivanların pehlivanlık hayatını başlangıçta söndürdüğü söylenirdi. Ağanın gönlü bir şeyi Aliço'ya yakıştıramadı ancak, senelerdir benzeri söylentiler, güreş meydanlarında dolanır dururdu. Aliço bunu yaparken de, "Güleş bir savaşın misalleştirilmesidir. Savaşa hazırlık sulh zamanında olur" diyomuş. Yusuf'a ödül olarak bir tosun verdiler. Yusuf, sürmeli gözlü tosunu gözlerinden öptü. Kırkpınar'daki ilk ödülüydü. Karakok'tan sonra bu karagözlü tosuna da ısınmıştı, tosun da Yusuf'u sevmiş gibiydi, ona tatlı tatlı bakıp hafifçe ses çıkarıyor, birşeyler anlatmak istiyordu. Yusuf, tosunu ne yapacağını şaşırdı. Köyü yakın değil ki köyüne götürsün. Birden aklına geldi. Niçin az ilerdeki hayvan pazarına götürüp satmıyordu? Yusuf'un, gönlü, Kırkpınar'daki ilk ödülünü satmağa razı gelmiyordu, fakat başka çaresi de yoktu. Hemen pazara götürüp, tosunu ucuz pahalı demeden sattı. Mecidiyeleri kesesine koyamadı. Deli Murad'ın sabahki sözlerini hatırladı. Onun hakkına tecavüz etmiş gibisine geldi. Ödülü ona vermek için yola koyuldu, ancak, "Sen bana sadaka mı veriyorsun. Bana nasıl büle hakaret edersin" demesinden çekindiği için vazgeçti. Ödülü, Deli Murad yerine, dereceye giremeyen büyükorta pehlivanlarından birine verdi. Sabahtan beri bir şey yemeyen Yusuf, açıkmıştı. Etrafta yüzlerce kuzu çevirenler ve çadırdan yapılmış, önleri söğüt dallarından çardaklarla gölgelendirilmiş ahçı dükkanları vardı. Yusuf, bunlardan birine gidip. İrice bir kuzuyu mideye indirdi. Daha sonra çadırına çekilerek, güreşleri seyretmeğe başladı. Büyük bir heyecanla Aliço'nun güreşini bekliyordu. Ancak Aliço, o gün güreşmedi. Yusuf, Aliço'nun niçin güreşmediğini bir türlü anlayamadı, bunu mutlaka öğrenmeliydi ama nasıl? Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.