Beyaz taşın manası ne?

A -
A +

Yusuf, bütün ısrarına rağmen, kendisine neler olduğunu, insanlardan niçin kaçtığını, niçin dağa, taşa ormana sığındığını annesine söylememişti. Yusuf'un haline dayanamayan annesi Ayşe hanım, Filiz Nurullah'ı sıkıştırmış, o da olanı biteni anlatmıştı. Bunun üzerine annesi, Yusuf''a kızı isteyeceğini söylemiş, o da ses çıkarmamıştı. Annesi de sükut, sessiz kalmak, ikrar, kabul etmek manasına gelir diyerek, Yörük Köyü'nden bir geline, durumu anlatmış ve Gülçehre'nin ağzını aramasını söylemişti. Komşu gelini, Gülçehre'den, beyaz bir taş getirmiş ve Gülçehre, "Eğer bu beyaz taşın ne manaya geldiğini bilirse, evlilik durumunu konuşurum" demişti. Günlerce, kovalamadan, takipten sonra, Ayşe hanım, Yusuf'u eve getirmeyi başarmıştı, o da Filiz Nurullah'ın büyük gayretleriyle. Yusuf'u evde yakalamak imkansız gibi olmuştu. Şimdi, Yusuf 'un odasında, elinde taşla Ayşe Hanım, Yusuf'a soruyordu. -Te be oğlum. Kızcağız, bu taşı göndermiş. Yusuf'a varmam için bu taşın ne manaya geldiğini hatırlaması ilazım demiş. Hele bak şu taşa. Anasının karşısında düştüğü durum, Yusuf yapısındaki biri için ölüm demekti. "Hey ya Rabbim. Ben bu hallere düşcek adam mıydım? Beş yıl, Urus ve Bulgar zulmüne şahit olduktan sonra, bir gönül işi için büle hesap verecek, bu kadar irezil mi olacaktım" diye kendi kendini yiyordu. Yusuf, annesinin uzattığı taşı almadı ve cevap da vermedi. Ayşe hanım kızdı: -Bre oğlum. Al şu taşı da bak. Eğer, konuşmaz, bakmazsan sana analık hakkımı helal itmem. Yusuf, "Ah, şimdi Çavuş Ninem hayatta olsaydı, ben bu hallere düşmezdim" diye düşündü, boynunu büktü, çaresiz taşı eline aldı, almasıyla birlikte, kor tutmuş gibi eli yandı. Sanki gönül yangınları, taşa vurmuştu. Sıcaklık taştan mı eline, elinden mi taşa geçti anlayamadı. Kendi kendine, "Yusuf, sen istediğin kadar inkâr et, ondan gelen taşa dokununca nasıl da ateş bastı" diye söylendi. Taşa baktı, baktı ve bi şey dimeden annesine verdi. Ayşe hanım, Yusuf'un bi şey dememesine üzülmüştü: -Te oğlum. Epten de taş gibi sessiz oldun. Ne olur anana derdini yansan. Yusuf, irkildi: -Ne dedin ana Annesi, günlerdir taş gibi sessiz olan Yusuf'un konuşmasına sevindi: -Te be oğlum. Ne dicem, epten taş gibi sessiz oldu, dedim. Yusuf, kafasına vurdu: -A benim güzel anam. Taş gibi sessiz oldun sözü, benim taş kafama vurunca aklım başıma geldi. Şimdi hatırladım. Bundan tam beş sene önceydi. Kızılcıklı Köyü'nde güreşteydik.... Ve Yusuf, anasına anlattı. Kendisine nasıl gülle oyalanmış beyaz bir mendil içinde kömürün geldiğini ve kendisinin de cevap olarak beyaz bir taş gönderdiğini, hocasının ikaz etmesi üzerine de, "Tek sevdalım, güleştir, güleşten başka güzel tanımam" dediğini... -İşte anam. Bu taş, o taş.. Sana karşı taş gibiyim, ilgisizim manasına gelir diye hocam İsmail Pelvanın sülemesiyle bu taşı göndermiştim. Ayşe hanım, duydukları karşısında çok şaşırmış, çok da üzülmüştü -Yusuf, sen neden bahsediyorsunn? Hiç kömür gönderen bi kız, taş göndererek reddedilir mi? Sen ne yaptın üle Yusuf, cevap vermeden odayı terketti. Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.