Bir kuğu süzülerek girdi

A -
A +

Tıkır tık, tıkır tık. Her tıkır tık sesi, Yusuf'u, Kırkpınar'a getiriyor, Kırkpınar'dan alıp nice yerlere götürüyordu. Yaşadıklarına inanamıyordu. Güreşten sonra, kıspeti Yusuf'un vücudundan ancak keserek çıkarabilmişlerdi. Bacakları şişmişti. Güreşten bugüne bir hafta geçmiş olmasına rağmen hâlâ bütün vücudu ağrı içindeydi. Sanki üzerinden onlarca manda geçmiş gibiydi. Aliço ile güreşmenin ne demek olduğunu şimdi daha iyi anlıyordu. Eğer ustasının tavsiyeleri olmasaydı, Aliço güreş hayatını bitirebilirdi, kendisi de farkında olmazdı. Ustasının Kırkpınar sonrası birlikte güreş kovalama teklifini, reddetmişti, onun aklında tek bir şey vardı. Bir an önce Gülçehresi'ne kavuşmak. Başka bir şeyi gözünün gördüğü yoktu. Her anı Gülçehre ile doluydu. Araba tekerleklerinin her tıkır tık sesini o, "Gülçehre" diye duyuyordu. Güreşin ertesi günü, ustasıyla helalleştikten sonra hemen yola koyulmuştu. Kırkpınar'ın ardından, Edirne'nin Sarayiçi'nde yapılan güreşlere katılması teklifini reddetmişti. Burgaz'a kimi yaya kimi atlı, üç günde ulaştıktan sonra, bulduğu ilk gemiyle hemen Varna'ya ulaşmış, Varna'da trene binerek Şumnu'ya gelmişti. Şumnu'da trenden indiğinde, gördüklerine inanamamıştı. Başta kendi köylüleri olmak üzere, bütün Deliorman oradaydı, hem de vakit gece olmasına rağmen. Şumnu'nun Bulgar Belediye Başkanı dahi karşılamak için gelmişti. Yusuf, bir türlü anlayamamıştı, kendisinin o gün Şumnu'ya geleceğini nasıl haber aldıklarını. Kabalıkları, törenleri, hele hele kendisinin övüldüğü konuşmaları öteden beri sevmeyen Yusuf'a, Şumnu'da bir saate yakın süren tören, Aliço karşısında güreşmekten çok daha zor gelmişti. Yusuf'un köylüleri, çıldımışlardı. Yusuf'u nereye koyacaklarını bilememişlerdi. Şimdi, anası, ağabeyisi ve amcası Koca Hüseyin ile Yörükler Köyü yolunda, tıkır tık sesleriyle giden fayton ile yol alan Yusuf, son on günde yaşadıklarına bir türlü inanamıyordu. Kırkpınar'da birinci olması, Şumnu'ya gelişi, karşılanışı ve şimdi bir güzel iş için yola düşüşleri, Yusuf'a hep rüya gibi geliyordu. Faytonda, karşısında oturan anne ve ağabeyi Hasan, Yusuf'a, insan üstü bir varlık gibi bakıyorlardı. Yusuf, bu bakışların altında eziliyor, utanıyor ve sıkılıyordu. Yörükler Köyüne vardıklarında, Hacı Salih Ağanın evine geçtiler. Ev dediysek de kocaman bir bahçe içinde bir konak yavrusuydu. Erkekler, hemen, misafir odasına alındılar. Yusuf'un anası da kadınların bulunduğu bölüme geçti. Misafir odasında ak sakallı dört ihtiyar kimse vardı. Yusuf, ellerini öptü, Kırpınar'daki başarısından dolayı Yusuf'a dua ettiler. Yusuf'a, güreşlerini sordular. Konuşmayı zaten pek sevmeyen Yusuf, bir de söz konusu kendi güreşleri olunca, nasıl cevap vereceğini şaşırdı. Bereket, bu sırada kapı hafifçe vuruldu, içeri süzülerek bir kuğu girdi, bütün bakışlar, dikkatler bu kuğu üzerine çevrilince, Yusuf da kendisi için işkence olan güreşlerini anlatmaktan kurtuldu. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.