İsmail Pehlivan ve Yusuf'un pehlivanlar kahvesine girmesiyle beraber herkes ayağa kalkmıştı: -Ooo İsmeyil Pelvan! Oj geldiniz bre! -Senin çırak Deli Hafız Pelvan'ı yenmiş ha! -Breh! Breh! -Bre bu çırağa ne zaman bulup ne zaman yetiştirdin de Hafız'ı yencek hale getirdin. -Hele oturun şüle de annatın bize bu iş nası oldu. İsmail Pehlivan ve Yusuf, Torlak Köyü'nde yapmış oldukları güreşlerin bütün tafsilatıyla duyulmuş olmasına şaşırmışlardı. Yaptıkları güreşlerin haberleri, kendilerinden önce Razgrad'a ulaşmıştı. Oturdular, kahvelerini içtikten sonra, İsmail Pehlivan, güreşle ilgili sualleri sıkılarak cevaplandırdı, yaptığı güreşleri anlatmaktan hoşlanmazdı, sonra da isteğini söyledi: -Ağalar! Benim bi kurban adağım var. Kurbanı kesip Demir Buba Dergahı'ndaki fakir fukaraya dağıtcam diye adakta bulunmuştum. Eğer bugünlerde uraya giden varsa birlikte gidem diye düşünmüştüm. Kahvede, Dergaha adak için gidecek bir kaç kişi daha çıktı, ertesi gün yola çıkmaya karar verdiler. Demir Baba Dergahı'na gitmek isteyenlerle ertesi gün sabah namazında Kanuni Sultan Süleyman'ın Sadrazamı Damad İbrahim Paşa'nın yaptırdığı camide buluşmak üzere sözleştiler. Ayrılmak için ayağa kalktıklarında, kahvedekiler, yemek yemeden onları bırakmadılar. Yemekten sonra tanıdıklarıyla sohbeti koyulaştıran İsmail Pehlivan, Yusuf'un akranı bir pehlivanı çağırdı: -Evladım! Yusufla birlikte Razgırad'ı gezin. Akşama Yusuf'u hana bırakırsın. Yusuf ve pehlivan arkadaşı çıktılar, İsmail Pehlivansa Razgıradlı arkadaşlarıyla güreş, Rus ve Bulgarın Rumelindeki faaliyetleri konusunda sohbetine devam etti. O günlerde, 1876 sonbaharının son günlerinde, güreşten arda kalan zamanda konuşulan konu, Rumeline saldırmağa bahane arayan Ruslar ve ayaklanmak için fırsat kollayan Bulgarlardı. İsmail Pehlivan, akşam hana geldiğinde, Yusuf'u kendisini beklerken buldu. Usta-çırak son güreşlerden bahsettiler. İsmail Pehlivan, sert görünüşünün altında Yusuf'un edep, terbiye ve büyüklerine saygısına hayrandı. Yatmaya yakın Yusuf'a takıldı: -Evladım, kurban adağımın ni sebeple olduğunu biliyor musun? Yusuf, boynunu büktü: -Bilmiyorum hocam. Nerden bileyin? İsmail Pehlivan, güldü: -Te be Yusuf, "Her gördüğünü Hızır, her geceyi kadir bil" diye sülümemişlre mi? Bu ustan da seni Hızır, evliya bildiği için büle süledi. İsmail Pehlivan Yusuf'un kızardığını görünce takılmayı bıraktı: -Yusufum! Hemen bozulma bre! Doğru, ben sülemedikten sonra nerden bilesin? Biraz takılayım dedim sana. Ama yine de insan her gördüğünü Hızır bilmeli derim. Şüüle kayvelerimizi süleyelim, ondan sonra da sohbeti koyulaştıralım. İsmail pehlivan, hancının çırağına kahveleri söyledi, kahveler geldikten sonra, şöyle derin bir hüp çekti, neşesi iyice yerine gelmişti: -Evladım Yusuf! İyi dinne! Her yiğidin gönnünde bi aslan yatar. Bu ecdad yadigarı güleşin çok ekmeğini yidim. Gecem gündüzüm herşeyim güleş oldu. Hatta evlenmeğe bile vaktim olmadı. Kısacası güleşle evlendim. Sözü fazla uzatmıyayım Benim kurban adağıma sebep sensin. Yusuf, şaşırmıştı. DEVAMI VAR