Yusuf, tabii ki yerinden kıpırdayamazdı, kispet kasnağının bir tarafından Torlaklı Hafız, diğer tarafından Oluklu Köyü'nden Kel Mehmet Pehlivan tutmuş kendi tarafına çekmek istiyorlardı. Yusuf, şaşırmıştı, çaresizce cazgıra baktı, Rüstem Pehlivan ise bıyık altından gülüyordu. Güreşten önce rakibinin kispet kasnağından çekmek veya önüne kispet zenbili koymak, ona meydan okumak manasına gelir. Torlaklı Hafız, hemen Yusuf'un yanına geçti: -Usta, Yusuf'la ben tutçam. Onunla görülcek hesabım var. Oluklu Mehmet de hemen Yusuf'un diğer tarafına geçti ve itiraz etti: -Hayır, Yusuf'la ben tutçam. Yusuf, iki tarafından kendisini sıkıştırmış bir Hafız Pehlivana bir Mehmet Pehlivana bakıyor, ne yapacağını ne söyliyeceğini bilemiyordu. Bereket cazgır imdadına yetişti: -Durun bakalım. Çekiştirip durmayın bre Yusuf'un kispetini, yırtçanız, bülece Yusuf'u güleş yapmadan mı yenmek istiyersiniz? Cazgırın bu sözlerine Yusuf bile güldü, Cazgır, ikisine birden sordu: -Yusuf, ikinizle birden güleşemez. Yusuf, ilk önce kimi yendiyse hak onundur. Süleyin bakalım ilk önce hanginizi yendi? Torlaklı Hafız hemen karşılık verdi: -Geçen sene beni yendi, em de kendi küüyümde, külüüleemin önünde beni irezil itti. Onun peşinden taa buralara kaa geldim. Hak benimdir, bırakmam onu. Cazgır Kel Mehmed'e sordu: -Seni ne zaman yendi? Kel Mehmed kızgın kızgın söylendi: -İlk defa karşılaşcağız usta? Cazgır güldü: -Bre Mehmed, hem ilk defa tutcaz diyorsun hem de sanki defalarca yenilmiş gibi konuşuyorsun? -Sağda solda beni yenceni sülermiş. Yensin görelim bakalım. Yusuf, lafa karışmak ihtiyacını hissetti: -Yok üle bi şey be Mehmed. Heralemin uydurması bre! Mehmed, mokur mokur bir şeyler dedi ama anlaşılmadı, Yusuf da üzerinde durmadı, ne de olsa Mehmed kendi köyündeydi, her horoz kendi çöplüğünde öterdi. Cazgır son sözü söyledi: -Ülese Yusuf ile Torlaklı Hafız tutcak. Mehmed sen de Rüstem Pelvanla güleşçeksin. Geleceğin, en büyük başpehlivanlarından olacak bu dört genç, işte bu şekilde 1877 yılının nisan ortasında Şumnu'nun Oluklu Köyü'nde karşı karşıya gelmişlerdi. Bu dört genç arasında, en gençleri olan Rüstem'in başaltına güreşmesi büyük cesaret işiydi, henüz 17 yaşındaydı. Diğer üç pehlivanın üçü de 19-20 yaş civarlarındaydı ve Deliorman civarında başa güreşiyorlardı. Cazgır, dört pehlivanı yanyana dizdi, içlerinde en tecrübeli olan Hafız sağ baştaydı. Pehlivanlar diz çöktü, cazgır Hafızın sırtına elini koyarak Deliorman'da Kurt Duası diye söylenen pehlivan duasını okudu, "Epbirlikte pelvanlara diyelim maşallah" diye duasını bitirerek genç yiğitleri sahaya saldı ve peşrev başladı. Dört genç pehlivanın her birinin bir kartal gibi çayırda kanat çırpması, at gibi şahlanması, kurt gibi atılması seyredenlerin coşturmuştu, daha güreş başlamadan ağlamağa başlamışlardı: -Te be maşallah deyin şu yiğitlere! -Sıkı dur Kırkpınar! Deliormanlılar geliyor! -Yakında Pomakların Kırkpınar'da borusu ötmez olcak. Peşrev bitip helalleşen pehlivanlar ense bağlamış, heyecan son noktaya gelmişti. Devamı var