İsmail Pehlivan, güreşe kendisi de çıkmaya kararlıydı. Hafız, ne de olsa Kırkpınar'da küçükortayı alacak kadar tecrübeli bir pehlivandı, Yusuf'u, onun karşısında yalnız bırakamazdı. Yusuf'un böyle tecrübeli bir güreşçiyle güreşmesi onun için çok önemliydi. Çünkü, Yusuf'u seneye Kırkpınar'a götürmeyi düşünüyordu. Bu sebeple, Yusuf'un Torlak Köyü'nde yapacağı güreşler çok önemliydi. Önde İsmail Pehlivan, arkasında Yusuf, meydana çıktılar. Doğruca yağ kazanının başına gidip yağlanmaya başladılar. Biraz sonra, köylülerinin büyük tezahüratı altında çalım sata sata Hafız Pehlivan ortaya çıktı: -Haydi Hafız! Bugün meydan senin! -Te be göster bakalım Torlak Köyü'nden nasıl pelvan çıkarmış! -Maşallah deyin, Torlak Köyü'nün aslanına ba! Hafız Pehlivan, köylülerinin tezahüratına gülerek, ellerini kaldırarak karşılık verdi. Tam havaya girmiş, daha şimdiden 5 altını kazanmış gibi yürüyordu. Yağ kazanının başına geldi, selam verdi: -Hojj geldin İsmeyil Pelvan. İnşallah bizim köylüler sana iyi bakmıştır, rahat ittirmişlerdir. Bu sözleri öyle söyledi ki, sanki yenilince mazaret arama der gibiydi. Yusuf'a hiç bakmadı, orada yokmuş gibi davrandı. Hafız Pehlivan'ın kendisini hiç görmemiş gibi davranması, Yusuf'un çok zoruna gitti. Tam, "Bre, bizi insandan mı saymıyorsun" diye tepki gösterecekken, Demir Baba Dergahı'nda, hocasının, "Evladım, başkasının değil, kendinizin ne yaptığınıza bakın, kendiniz için kimseyle kavga etmeyin. Kavganız kendinizle ve başkalarının hakkını yiyen ve zulmedenlerle olsun" sözleri aklına geldi ve yapılan hareketi sineye çekti, belki de, haklı bir mazereti vardır, beni farketmemiş olabilir diye düşünerek hüsnü zan etmeye çalıştı, asıl pehlivanlığın, kişinin kendi nefsiyle mücadelesi olduğunu daha iyi anladı. İsmail Pehlivan da, Hafız Pehlivan'ın hareketinden rahatsız olmuştu, ancak hiçbir şey demedi. Hafız'ın, "Size iyi baktılar mı" sözüyle, "İhtiyar pelvan. Seni nası olsa yencem. Yenilince, bana iyi bakmadılar, yorgundum gibi bahaneler bulma" demek istediğini çok iyi biliyordu. Hafız'a tatlı tatlı gülümsedi: -Allah irazı olsun. Sizin köylüler, bize çok iyi ikramda bulundular. Kendi evimizde böyle rahat edemezdim. Altımıza çift döşek serdiler. Üle baktılar ki, sanki gençleştim. Yusuf da hepten tutulmaz oldu. Bizim karşımıza çıkan pelvanlar yandı. İsmail Pehlivan'ın cevabı, Hafız'ı kızdırdı: -Güleş meydanında görcez bakalım, İsmail Usta, ne kadar tutulmaz olmuşsunuz. -Kısmetse, sağ olursak görcez be oğlum görcez bakalım, bu köyün ekmeği kime yaramış kime yaramazmış. Hafız Pehlivan cevap vermedi, hırsla yağlanmağa devam etti. Bu sırada, Ezelce köylü, bir pehlivan daha gelerek selam verip yağlanmağa başladı. Böylece başta dört güreşçi olmuşlardı. Hafız, kispetinin paçalarının altına çok dikkatlice keçeleri sardı, paçaların üzerinden sıkıca bağladı, sonra vücudunun yağlanması gereken yerlerini çok güzel yağladı. İsmail Pehlivan, Hafız'ın her hareketini göz ucuyla iziliyordu. Beğenmişti, "Kim yetiştirmişse, Allah için bu pelvanı iyi yetiştirmiş. Paçaların, çok sıkı bağlanması gerektiğini nasıl da biliyor. Biri ona en yenici oyunların paçalardan alındığını iyi öğretmiş. Ne güzel ne de dikkatle paçalarını ve kispetin kasnağını yağladı" diye düşünerek, Yusuf'a, göz ucuyla işaret etti, "Nasıl yağlandığına, paçaları nasıl bağladığına dikkat et" diye. DEVAMI VAR