Hafız Pehlivan'ın iki paçayı ele geçirmesi karşısında, Yusuf, hemen can havliyle, bir kolunu hasmının koltuk altından geçirdi ve Hafız'ın kafasını koltuk altına alıp iki elini gırtlak hizasında kenetleyerek boyunduruk oyununu yetiştirdi. İçinden de, Hafız Pehlivan'ı takdir etmekten kendini alamadı, nasıl da bir anda şimşek gibi dalmış, iki paçasını birden ele geçirmişti. İki paçasını birden Hafız Pehlivan gibi usta bir pehlivana kaptıran çırağının, sırtüstü yenilmesini bekleyen İsmail Pehlivan, hâlâ ayakta kaldığını görünce şaşırdı. Boyunduruk aldığını görünce, "Şu bizim çırağa afferin. Bu şimşek gibi dalışa nası boyunduruk yetiştirdi, bizim kızanda çok iş var" diye düşündü. Hafız Pehlivan, Yusuf'un boyunduruğu ne zaman yetiştirdiğini bir türlü anlayamadı. Yusuf'u sırt üstü devirmek için her iki paçaya birden yüklenmeğe devam etti. Etmesiyle beraber, nefesinin kesilmesi, gözlerinin kararması bir oldu. Şaşırdı, inanamadı, tekrar yüklendi. Bu sefer, nefesi tam kesildi, hemen hemen boğuluyordu. Yusuf'un kollarında ne kadar korkunç bir kuvvet vardı. Bir daha yüklenmeğe cesaret edemedi ve paçaları bıraktı. Hafız Pehlivan'ın paçaları bırakmasıyla birlikte Yusuf da hemen boyunduruğu boşalttı. Boşaltmayıp cazgır görmeden biraz daha boğabilirdi, ama yapmadı. Ve narayı patlattı: -Davran bre Hafız pelvan! Nefes nefese ayağa kalkan Hafız Pehlivan, hiç önemsemediği birinden böylesine zorlu bir boyunduruk yemesi dolayısıyla kızmıştı. Ense enseye gelip, biraz nefeslendikten sonra, bir boğa gibi tekrar Yusuf'a saldırdı. Ama kontrolsüz saldırması onun aleyhine oldu. Yusuf, elense mesafesine girer girmez yine çok sağlam bir elense, arkasından da tırpanı yetiştirdi. Hafız, yere düşmüştü. Fakat, Yusuf, bastırmak için harekete geçmedi. Hafız'ın kalkmasına müsaade etti. Hafız iyice çıldırdı. Acemi gördüğü Yusuf'tan böyle bir elense yemek, üstüne üstlük, Yusuf'un bastırmak için üzerine gelmemesi ona iyice dokunmuştu. Yusuf, bilerek elenseyle düşen Hafız'ın üzerine gitmemişti. Hafız, Kırkpınar'da güreşmiş bir pehlivandı, ustaya benziyordu, böyle bir pehlivana karşı yerde oyun almağa çalışmak tehlikeliydi. En iyisi ayakta güreşi uzatarak ustasının işaretini beklemekti. Diğer tarafta, İsmail Pehlivan, işi yavaştan alıp elense bağlıyarak güreşe girmeden göz ucuyla çırağının güreşini bekliyordu. Karşısındaki, İsmail Pehlivan'ın ününü duymuş, otuz yaşlarında tecrübeli bir pehlivandı. O da güreşi uzatıp bu Şumnulu yaşlı pehlivana kısa zamanda yenilmek istemiyordu. İsmail Pehlivan'ın Aliço ile yaptığı güreşler bir efsane gibi Deliorman'da anlatılırdı. DEVAMI VAR