Kimse nasıl olduğunu anlamadı, o koca Aliço, dönerek yüz üstü kendini yere attı ve Yusuf, hemen bastırdı. Seyirciler, şaşkındı, gördüklerine inanamıyorlardı: -A be nasıl çift daldı üle, koca Aliço az kalsın gidiyordu. -Vay koca Aliço, bu hallere düşecektin ha. -Bu Yusuf, ne kadar da zorlu bir pehlivanmış ba. -Te be Aliço nasıl döndü üle, Aliço'yu rüyamda bu halde görsem inanmazdım, Yusuf, hemen Aliço'nun arkasına geçti. Kazık oyununu almak için harekete geçti. Aliço, bu oyunu vermemek için direndi, Yusuf, zorladı, yerde müthiş bir mücadele oluyordu. Çimler kopuyor, toprak, tere, yağa karışıyordu. İnanılmaz bir mücadele vardı, sonunda, gençlik ve kuvvet, tecrübe ve güce galip geldi. Yusuf, dış kazık vurmağa muvaffak oldu, Aliço'nun bütün karşı koymasına rağmen çelik gibi parmaklarını Aliço'nun paçasına geçirdi. Seyirciler gördüklerine inanamıyordu: -Te be inanılmaz şey, Yusuf, paça kazık oyunu aldı, hem de Aliço'ya karşı. -Abe ne oldu bu Aliço'ya büle. Hastalandı mı yoksa bir oyun mu düşünüyor. -Aliço'ya bir şey olduğu yok, biraz yaşlandı o kadar, ancak Yusuf, çok zorlu çıktı. -Aliço'da oyun düşünecek hal var mı, baksanıza. Aliço'nun bütün karşı koymasına rağmen Yusuf, 'Ya Allah, bismillah' deyip Aliço'yu bir karış kadar yerden kaldırdı künde ile çevirerek atmak için soluklandı. Aliço can havliyle, topuk keserek, dengesini bozmak için Yusuf'un topuğundan yakalamıştı. Kırkpınar ermeydanında herkes nefesini tutmuştu: -A be Aliço gidiyor, Aliço'nun saltanatı son buluyor. -Dur bakalım. Acele etme. Aliço bu, onu yenmek kolay mı, baksana Yusuf'un topuğunu iyice yakalamış. -Dış kazığı vurduktan sonra, topuğu yakalasa ne olur ki, Aliço da olsa topuk yakalamakla kurtulamaz. -Te be bu Yusuf, bu paça kazık oyunuyla değil Aliço, manda olsa yenip atar be. Heyecan, son noktasındaydı. Yusuf, yeteri kadar nefeslenmiş olmalı ki, Aliço'yu biraz daha kaldırdı, Aliço, topuğu bırakmamak için direniyordu. Yusuf'un gözü bir anda Aliço'nun yüzünü, o yüzdeki ifadeyi yakaladı ve anlayacağını anladı. Herkesin, Yusuf'un künde ile Aliço'yu atmasını beklediği bu anda inanılmaz bir şey oldu. Yusuf, Aliço'yu bıraktı, "Ustam pes ediyorum" diyerek doğruldu. Aliço, şaşkındı: -Te be sen ne diyorsun. Ne pes etmesi. Beni tam yenmek üzereydin. Paça kazık oyunuyla künde atmak üzereyken pes eden nerede görülmüş. Yusuf, boynunu büktü: -Ustam, biraz daha zorlasam, topuk keserek beni açık düşürecektin, bunun için pes ettim. Yusuf, hemen eğildi, Aliço'nun elini öptü ve bir şey demesine meydan bırakmadan güreş alanını terketmek üzere yürüdü, ustasının yanına geldi. Ustası da olanlardan bir şey anlamamıştı: -Yusuf, bir şey mi oldu, Aliço bir şey mi yaptı. Yoksa hastalandın mı? Tam güleşi kazanmak üzereydin. -Ustam, bir şey yok. Güreşi Aliço'ya bıraktım. Ustası adamakıllı şaşırdı: -Ama evladım. Nasıl olur. Tam yenmek üzereyken. Yusuf, kızar gibi oldu, ilk defa ustasına biraz sert söyledi: -Aliço'ya güreşi bırakmakla kötü bir şey mi yaptım. Ustası, durumu anlamıştı, düşününce Yusuf'a hak verdi, o da aynı şeyi yapardı. Seyircilerde tam bir şaşkınlık hakimdi, ne olduğunu anlayamamışlardı. -A be ne oldu büle. Yusuf niçin güreşi bıraktı? Tam yeniyordu. -Hastalanmış da onun için bırakmış. Kündeyi atacak dermanı kalmamış, Aliço ile altı saate yakın güreş yapmak kolay mı? -Hiç biriniz bilemediniz. Yusuf, isteseydi Aliço'yu yenerdi, ancak yenmek istemedi. Efsane pehlivan Aliço'nun sırtüstü yenilerek bu meydanları terketmesine gönlü razı gelmedi. Afferin Şumnulu'ya yiğit, mert pehlivanmış. -Doğru süledin be. Hakikaten de dediğin gibi. Aliço iyice yorulmuştu. Cazgır Sadık Usta, "Yusuf Pehlivan pes ettiğinden Aliço, bu senenin Kırkpınar başpehli.." derken sözünü tamamlayamadı. Devamı var