Dırdır

Türk Dil Kurumuna göre ‘Dırdır’ bezginlik verecek biçimde söylenen söz anlamında. Kadın cinsinin en ölümcül silahıdır. Erkek üzerinde onarılamaz hasara yol açar. İcrası esnasında ve ömrün müsaade ettiği oranda süreklilik en önemli özelliğidir. Kadın kısmında default olarak geldiğinden sonradan düzeltilebilir bir arıza olmadığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

 

Kaprisle birlikte uygulandığından dünyanın en büyük işkencesine dönüşür. Er kişiyi Allah korusun… Nereden mi çıktı şimdi bu? Kabir ziyareti sırasında rastladığım bir mezar taşından.

 

İstanbul Merkez Efendi Camii giriş kapısına yaklaşık otuz metre uzaklıkta olan bir mezar taşının üzerinde yazanlar dikkatini çekti. Bu mezar, Osmanlı döneminden kalma ve Halil Ağa adında bir adama ait. Efem, rivayet odur ki; Halil Ağa eşinden zamanında çok çeker ve ilk eşine göre daha güzel ve güler yüzlü bir kadınla evlenir. Ancak evliliğin ilk aylarından sonra işin rengi değişir ve Halil Ağa’nın eşleri arasında bitmez tükenmez bir rekabet, kavga başlar.

 

Mezar kitabesinde de belirtildiğine göre araya Halil Ağa’nın anası da girince ortalık toz duman olur. Bizim zavallı Halil Ağa ne yapsın?

 

Çaresiz iki kadına da anasına da katlanmak zorunda kalır. Ama bir yere kadar… Sonunda hastalanır yataklara düşer. Ecel, kapısını neredeyse çalmak üzeredir. Ağa son anlarında bu iki kadından intikam almaya karar verir ve mahalle imamını çağırtarak kulağına vasiyetini fısıldar, bir de söz alır.

 

Halil Ağa vefat eder, imam çaresiz bu vasiyeti yerine getirmek zorunda kalır. Vasiyet ise; mezar taşına yazılacak yazıdır! Mezarda Osmanlı Türkçesiyle aynen şöyle yazmaktadır:

 

“el-Bâki merhum ve mağfûr ila rahmeti Rabbihi’l-Gafur. Karı dırıltısından vefat eden Es-Seyyid Halil Ağa ruhuna Fatiha. Sene 1260 (1844)” 

 

“Karı dırıltısından ölen Es-seyid Halil Ağa'nın ruhuna fatiha"

Ninem diyor ki: Kör bıçak ele yavuz, iş bilmeyen avrat dile yavuz.