İçinde garip bir hüzün vardı

A -
A +

Sinan kafasını anlatılan kıza takmış, başka bir şey düşünemez olmuştu. -Bu olayı çözmedikçe içim rahat etmeyecek anne, dedi. -Boşuna hafızanı yorma oğlum. Eğer seni gerçekten seviyorsa, mutlaka bir yerde karşına çıkacaktır. Bakarsın dayanamaz çıkagelir. Evin yolunu biliyor nasıl olsa. -Eve de mi geldi? diye şaşkınlıkla sordu Sinan. -İlk gece zorla getirdik abi, diye cevap verdi Şeyma. Hastanede kalacağım diye diretti ama, çok yorgundu, bitkindi. Bir görseydin, üstü başı kan içindeydi. Dinlensin dedik. Sadece bir gece kaldı. Senin daireni gezdirdim. Orada yaşayacağınızı söyledim. Öyle heyecanlıydı ki... -Anne kusura bakma, dedi Sinan. Merak etmeyeyim, düşünmeyeyim diyorum ama meraktan da ölüyorum. Yüzü nasıldı? Boyu, kilosu. Belki bir ipucu verir bana. -İncecik dal gibi bir şeydi. Çelimsiz, bakımsız bir hali vardı. Sinan bir kaşını kaldırıp güler gibi yaparak; -Güzel miydi bari? diye sordu. -Çok doğal bir kızdı, dedi annesi. -Şirin, sevimli, diye ekledi Şeyma. Sinan'ın suratı asıldı. -Yani güzel değildi. Şeyma itiraz etti: -Öyle güzeldi ki, anlatamam. Görmen lazım. Hande gibi makyajla güzelleşmemişti belki ama, içten gelen bir güzelliği vardı onun. Yani yengemin... -Hıh! Yenge!.. Hayali yenge. -Sen bulamazsan ben bulacağım abi, sana söz veriyorum. Sahi, adını söylemeyi unuttum. -Canım, adı Hande değil miydi? dedi annesi. -Anneciğim, neden Hande dedi düşünsene! Abimin sözlüsünün Hande olduğunu bildiğimiz için. Kimliğini gördüm. Adı Sevgi'ydi. -Sevgi mi? diye söylendi Sinan. Sevgi, Sevgi... Yok, bu isimde hiç kimseyi tanımıyorum. -Bugünlük bu kadar yeter, diyerek kalkıp oğlunun üstünü örttü Nebahat Hanım. Haydi uyu, dinlen. Allah korusun, yine bir şey olacak diye korkuyorum. -Peki anne, peki. Yatıyorum. Belki rüyamda görürüm. Şeyma kalktı, gülerek Garfield'i getirip abisinin yanına yatırdı: -Al, onun kedisi. Belki gece sana onun kim olduğunu anlatır! --- Sevgi o sabah yeniden işbaşı yaptı. Saat sekiz buçuğu gösterdiği zaman, Sinan'ın gelmeyeceğini bildiği halde, dakikalarca iskele kapısına baktı. Yüzünde mahzun bir tebessüm, içinde garip bir hüzün vardı. İnanılmaz bir hafta yaşamıştı. Sevinç, heyecan, acı, gözyaşı, korku, her şey vardı bu bir haftanın içinde. Hayatının en güzel anısı olarak hep hatırlayacaktı. "Acaba ona benimle ilgili ne anlattılar?" diye düşündü. Ne fark ederdi ki, nasıl olsa kendisini tanımıyordu bile. Mutlaka Hande ile görüşecek ve aşklarına kaldıkları yerden devam edeceklerdi. O güzelim yuvada onun "biricik aşkı" Hande yaşayacaktı. "Olsun" dedi kendi kendine, "Hiç de üzülmüyorum. Bu kadarı bile yeter bana. Hiç hesapta yokken..." Yanağından bir damlanın süzüldüğünü fark edince, tabureye oturarak elinin tersiyle gözyaşını sildi. Yan tarafa dönüp baktı, Garfi'nin yeri boştu. O olsaydı, şimdi onunla konuşur, dertleşirdi. "Acaba hastane dolabında unutuldu mu? Yoksa alıp eve götürdüler mi?" diye düşündü. "İnşallah götürmüşlerdir. Benden bir hatıra olur onlara..." > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.