Kara gözlerinde gizli duygular...

A -
A +

Erzurum'dan karayolu ile Kars'a doğru giderseniz, Horasan'dan itibaren sağ tarafınızda Aras Nehrinin uzun süre size eşlik ettiğini görürsünüz. Nehrin iki yakasında, her mevsim bacaları tüten köyler vardır. Aras'ın gürül gürül akan boz bulanık suyu, geçtiği her köyden bir şeyler alıp, beraberinde Hazar Denizi'ne götürür. Bazen candır götürdüğü, bazen sır, bazen gözyaşı, bazen de kara bir sevda... Aras'a yakılan türküler bu yüzden hep yanıktır: Aras Aras, can Aras Bingöl'den kalkan Aras Al başımdan sevdayı Hazar'da çalkan Aras... Bu, Aras'a yakılan türkülerden sadece bir tanesidir. Ama Aras'ın da türküleri vardır. Derin, gizemli, müphem... Duymak için kulak vermek gerek... *** Şehirler arası otobüs Aras köyünün yol ayrımında durduğu zaman, vakit öğleyi geçmişti. Otobüsten önce Suna indi, sonra da babası Kerem. Otobüs yola devam ederken onlar da asfalt yoldan çıkarak köy yoluna saptılar. Babası önde gidiyor, Suna da arkadan onu takip ediyordu. Aralarındaki bu mesafe, sanki kalplerindeki mesafeyi yansıtır gibiydi. Nehrin üzerindeki köprüye geldiklerinde Suna durup korkuluğa tutunarak suya baktı. Nehrin köpük köpük çağlayışına dalan kara gözlerinde okunması güç duygular gizliydi. Kerem, kızının köprüde durduğunu görünce geri dönüp yanına geldi. -Yoruldun mu kız? Cevap alamayınca çömelip bir sigara yaktı. Karşı tepelere bakarak düşüncelere daldı. Daha geçen güz evlendirdiği kızı aradan altı ay geçmeden dul kalmıştı. Damadı Hasan bir ay önce tarla sürmeye giderken kullandığı traktör devrilmiş, altında kalarak can vermişti. Yalnız kalan Suna da baba evine geri dönmüştü... Kerem, birkaç gündür hasta yatan kızını bu sabah Horasan'daki kadın doktoruna götürüp muayene ettirince, iki aylık hamile olduğunu öğrenmişlerdi. Belli ki kız, babasız bir bebek dünyaya getirecek olmanın ağır hüznü altında eziliyordu... Bitmek üzere olan sigarasını atarak kalktı. Suna'nın koluna dokunarak, -Haydi kızım, gidelim, dedi. Evde uzanır dinlenirsin. Elini karnının üzerinden çeken Suna yeniden babasının peşine düştü. *** Sırtını bir dağın eteklerine yaslamış olan Aras köyü, adını iki yüz metre aşağısından geçen nehirden almıştı. Geçmişi çok eskilere dayanan köy bir zamanlar üç yüz haneden fazla iken, göçlerden dolayı şimdilerde neredeyse yüz hanenin altına düşmüştü. Türkiye'nin hemen her yerine dağılmış olan Araslıların kimi ticarette, kimi devlet dairelerinde önemli mevkilere gelmişti. Ancak içlerinde biri vardı ki, onu Türkiye'de, hatta dünyanın pek çok yerinde tanımayan yoktu. O, yıllar önce bu köyden beş parasız çıkmış, azimle, sabırla çalışıp, parasına para, servetine servet katarak bugünkü hanedanlığını kurmuş olan ünlü iş adamı İsmail Hakkı Hazar'dı... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.