Mumya Ülkesi "Country of Wax"

A -
A +
2005 yılında Jaurne Collet'in yönetmenliğini yaptığı "Mumya evi-House of Wax" gerilim filmlerinin en iyi örneklerinden biridir. 1935 yılında Andre De Toht'un yönetmenliğinde ilk defa çevrilmiş, Charles Bronson ve Vincent Price başrolleri oynamıştı.
Filmin güçlü yanı, hayatta saygıdeğer ve imrenilen bir karakterin gerçekte ise hayal edilemez derecede cani, kurbanlarını mumyalayıp sergileyen bir karakter olmasının son derece başarılı işlenmesiydi. Olaya kişiler üzerinden değil de ülkeler nazarı ile bakıldığında Büyük Britanya-İngiliz Milletler Topluluğu, şık ve kibirli görünümünün altından tam bir Mumya Ülkesi olarak ortaya çıkar.
İngilizlerin sömürgecilik tarihi sömürdükleri ülkelerin zenginlik ve yer altı madenlerini İngiltere'ye taşımak için yaptıkları insanlık dışı uygulamalarla doludur. Bunlardan biri de 1788-1938 yılları arasında Avustralya'nın yerli halkı Aborjinlere uyguladıkları katliamlardır. İngiliz romancı Anthony Trollope, Trollope's Australia (1966) adlı esrinde "Biz onların topraklarını ellerinden aldık, ekmeklerini kestik, kanunlarımızın birer kobayı yaptık. Bunları bu insanların geleneklerini ve göreneklerini hiçe sayarak onlara düşmanca kin besleyerek yaptık. Kendilerini savunmak istedikleri zaman da onları katlettik" diye özetlemektedir. Çünkü Avustralya da diğer ülkeler gibi İngiliz'in gözünde bir "terra nullius" yani sahipsizler ülkesidir. Nasıl yaşadıkları yerde hayvanların hakları yoksa aynı şekilde Avustralya yerlilerinin de yaşadıkları yerlerde hiçbir hakları olamazdı. Bir İngiliz için siyah bir kişi acınacak, yardıma muhtaç bir halde olsa bile suçludur ve bu suçlunun yeryüzünden tamamen silinmesi gerekir.
Uyguladıkları soykırım usulleri arasında en çok kullanılan ise hayvan avına çıkar gibi yerli insan avına çıkmaktı. Avda yakalanan yerlilerin başları kesilip torbalara konuluyordu. Avının başarılı geçtiğinin delili olarak kesilen yerli kelleleri sömürge yönetimine herkesin görebileceği bir ortamda ava katılanlar tarafından teşhir ediliyordu...
Bugün Suriye'de baş kesen IŞİD bunu onlardan öğrenmiş olmalı.
Pek çok yerlide İngilizlerin yaydığı çiçek, tifo, dizanteri, tüberküloz, difteri hastalıklarından ve yiyeceklerine katılan zehirlerden dolayı öldürüldü. 1788 yılında kıta'da 750 bin siyah derili Aborjin yaşamakta iken 1911 yılında bu rakam 31 bin kişiye düşmüştü.
On yıl Blair kabinesinde maliye bakanlığı yapan ve 2007'de Birleşik Krallık başbakanı olan James Gordon Brown, TED GLOBAL'deki bir konuşmasında Vietnam Savaşında napalm bombası ile yanmış dokuz yaşındaki Vietnamlı kız KİM'in resminin önünde şunları söylemişti: "Bizleri bir insan topluluğu hâline getiren sempati ve şefkat bağlarıdır. Bu fotoğraflar bizlere başkalarının acılarını uzaktan da olsa hissettiğimizi gösteriyor. Bu fotoğraflar tüm dinlerde, tüm inançlarda ve tüm kıtalarda sadece başkalarının acılarını paylaşmanın ve kendimizden daha büyük bir şeylere inanmanın yanında, bir şeylerin yanlış olduğunu gördüğümüzde yanlışlıkları düzeltmek, sakatlıkları yoluna koymak, sorunları ıslah etmek için bir görev yükleyen ahlaki bir anlayışın var olduğunu göstermektedir..."
J.Gordon Brown, acaba bu konuşmayı bir Aborjin topluluğu önünde yapabilir mi?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.