Soru şu: Anayasa Mahkemesi, Anayasanın açık ve sarih olan; yani yoruma gerek bırakmayan bir veya birkaç hükmünü, kesin biçimde ihlal eden bir karar verse ne olur? Geçen perşembe gününden beri, bazıları şu klişeyi dillerine pelesenk etmişler: "Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir..." Doğru! Bu hüküm, AY Madde 153'ün birinci fıkrasının birinci cümlesidir. Altıncı fıkrada da; "Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar." Burada anlaşılmayacak bir husus yok. Lakin yukarıdaki soruya cevap aramak için; "Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" başlığını taşıyan 11'inci maddesinin birinci fıkrasını da okuyalım: "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır." Görüldüğü gibi bu maddede, Anayasaya uyma bakımından yargı organlarına bir ayrıcalık tanınmamıştır!.. Meseleyi böyle ironik biçimde ele almamızın sebebi; bu kadar açık ve net olan temel hükümler karşısında; bazılarının hâlâ daha; "gerekçeye bakalım da öyle yorum yapalım..." türünden, kaçamak yollara başvurmasıdır. Beyler, olay gayet açık ve net: Burada inkâr edilemeyecek bir Anayasa ihlali söz konusu. Gerekçe ne olursa olsun, amiyane tabiriyle "mızrak çuvala sığmıyor!.." Kaldı ki, medyaya sızan tartışma kırıntıları doğruysa; vehim derecesindeki birtakım müstakbel ve muhayyel tehlikeleri (mesela seçim süresinin 20 yıla çıkarılma ihtimali vs.) öne sürerek böyle bir karara gerekçe uydurmak hukuk bilimi çerçevesinde mümkün olacak bir durum değildir. Pazar günkü yazımızda da belirttiğimiz üzere; tartışma konusu olan karar, Anayasa'nın bir düzineye yakın maddesini açık ve kesin biçimde çiğniyor!.. Bunların başında da, kurucu hüküm niteliğinde olan 6, 7 ve 11'inci madde hükümleri geliyor. Yani hiçbir kimse veya organın, kaynağını anayasadan almayan bir yetkiyi kullanamaması (6), Yasama yetkisinin Meclis'e ait olup devredilemezliği (7) ve Anayasa hükümlerinin bağlayıcılığı (11)... Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş, görev ve yetkilerini düzenleyen 147-153'üncü maddeleri, düzenleyici hüküm mahiyetindedir. Yani kurucu hükümlerden sonra gelir. Daha da ötesi, teorik olarak Anayasa Mahkemesi'nin içinde yer almadığı bir anayasa yapmak her zaman mümkündür. Nitekim 1961 Anayasasına kadar böyledir. Ancak yukarıda belirttiğimiz temel kurucu hükümlerin yer almadığı bir anayasa düşünülemez... Anayasa hukuku teorisinde; anayasanın farklı maddelerindeki hükümlerin ağırlık ve norm hiyerarşisi bakımından birbirine eşit olduğu kabul edilir. Anayasa Mahkemesine, muhteva yönünden inceleme ve denetim yetkisi verilmemesinin nedeni de buradadır. Yani usulüne uygun şekilde yapılıp yürürlüğe konulmuş olan bir Anayasa hükmünün, diğer hükümlere aykırılığı ileri sürülemez. Dikkat! Bu ders, Hukuk Fakültelerinin daha birinci sınıfında okutuluyor... Bahse konu karar, bu açıdan sadece pozitif hukuk hükümlerine değil; Anayasa hukuku teorisine de açıkça aykırıdır. Şimdi en baştaki soruyu tekrar soralım: AYM, Anayasanın bir değil; birçok hükmüne; yani sadece şekli inceleme yetkisi veren 148 ve 153. maddeler ile, yukarıdaki kurucu hükümlere ve ayrıca AY. 87 ve 175'inci maddelere açıkça aykırı olan bir karar alırsa ne olur? Birincisi, her şeyden önce Yüksek Mahkemenin konumu tartışmalı hâle gelir. Bugün olduğu gibi... AYM'nin tarafsızlık ve objektiflik sorunu, giderek büyümektedir. Bu açık. Zira, yargıçların muhtemel eğilimleri, hukuk bilgisi ve yargıçlık yeteneğine göre değil; hangi Cumhurbaşkanı tarafından atandığına göre değerlendiriliyor maalesef!.. Bu kararla, AYM hem demokratik rejimi, hem de kendisini büyük bir açmaza sürüklemiştir. Bunun köklü çaresi, yeni bir Anayasadır ve tabii AYM'nin yeni baştan kurgulanmasıdır!..