İnsâfa dair bir hatırlatma: Siyâk u sibak...

A -
A +
Bir önceki yazımda ülkemizde ölçüsüzlüğü ölçü edinmişlikle ilgili bir değerlendirme yapmaya çalışmıştım.
Son dönemde yaşanan ve hem de daha canlı yayınlanırken Sayın Cumhurbaşkanının sözlerinin nasıl çarpıtıldığına hep beraber şahit olduk. Bu da bir başka ölçüsüzlüğe işaret ediyor. Bu, birilerinin ciddi anlamlandırma sorunu yaşadığını gösterir.
Bu söz çarpıtmaların iki temel sebebi olduğunu düşünüyorum. Bunlardan birincisi elbette cehalet ve onunla gelen siyak-sibak ilişkisi kuramama hâlidir. Yani konuşmanın, içerik bütünlüğü, anlamsal tutarlılığı, nerede, ne zaman ve ne için söylendiği gibi bir kıstasa tabi tutmadan yorumlanması ve anlaşılması. Bu durum bir cehalet içerip bir art niyet içermediği için bir derece affedilir bir duruma tekabül eder.
Fakat ikincisi yani cümlelerin ya da konuşmanın aslında ne anlama geldiğinin anlaşılmasına rağmen çıkarlar veya bunun yanında pek çok kötü arzuları gerçekleştirmek adına çarpıtılmasıdır.
Elbette tarih bu türden çarpıtmalarla çokça enerji kaybetti. Hiç kuşku yok ki pek çok savaşın altında da bu türden çarpıtmalarla inşa edilmiş sözler, sözlerini insanlar için öldürücü bir "ok"a çevirmiş insanlar vardır.
İletişimin zayıf olduğu zamanların, bu türden insanlara ve kurumlara kendisini gizleme fırsatı verdiğini düşünürsek bu dilin sahiplerinin, açığa çıkmayacakları ve toplumsal itibarlarını kaybetmeyecekleri sâikiyle hareket ettiklerini düşünebiliriz.
Bugün garip olan şey milletin gözünün önünde cereyan edenlerin çarpıtılmasıdır. Büyük bir cesaret gösterilen şey ise kendi itibarlarının hiçe sayılmasıdır.
Peki, bir insan neden bu denli bir cesaret gösterir ve kendi onurunu, şerefini, haysiyetini ayaklar altına alacak kadar ileri gider?
Bana göre bunun da iki temel sebebi olabilir. Biri maddi çıkar diğeri ise inandığı ideolojisi için şahsını feda.
Bugün yaşananlarda her ikisini de görebiliyoruz. Paralel adına çarpıtanların bir "feda" kültürüyle hareket ettikleri daha ikna edici; maddi uzantının ikinci derece önemli oldu gerçeğiyle tabi.
Bir de çıkarları uğruna ülkede istikrarsızlık isteyenler. Onlar ise muhakkak ki tarihimizden yabancı olmadığımız Batılı ağababalarının verdiği taahhütleri referans alanlardır. Milli olma gayretli sermayeden yeteri kadar pay alamayan rantiyecilerin, ülkemizden yani içerden iş birlikçileridirler.
Fakat bu dili kullananlar hiç sevinmesinler. Hakikatin kendisini, önünde perde olmaya çalışanları ve onların ağababalarını da artık çok iyi biliyor bu millet.
Tüm sıkıntılara rağmen gerçeğimizle hakikatimizin izdivâcı çok yakındır artık; Rabbimizin izniyle.
Çünkü asla sözünden dönmeyen Rabbimiz öyle buyuruyor: "Hak geldi batıl zail oldu."
Aziz şehitlerimizin ruhâniyetlerine selam ve dua ile...  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.