AB ile entegrasyon; ama nasıl?

A -
A +

Türk devleti ve milleti 40 senedir, Avrupa Birliği kuruluşunun kapısını çalmaktadır. Ya biz kapıyı; açılsa da açılmasa da olur kabilinden, veya aman bize kızmasınlar cinsinden; hafif hafif çaldık ve ilgili tarafa ses duyuramadık. Ya da biz güçlü çaldık, ama onlar duymak istemediler. Bence 40 yıllık süreç içindeki hükümetlerin koalisyon şeklinde olması, birinci ihtimali güçlendiriyor. Şimdi ise tek parti hükûmetinin güçlü kapı vuruşlarının, AB'nin niyetini sıkı bir testten geçirdiğini görüyoruz. 1800'lü senelerde Yunanistan'ı Osmanlı'dan koparma çalışmalarına hız veren İngiltere, Rusya ve Fransa'yı da yanına alarak, Akdeniz'de ayaklanma planlarını, tatbik alanına koydu. Her iki taraftan binlerce genç öldü. İsyan bastırıldı, elebaşılar yakalandı ama yine aynı devletler, bu sefer elebaşıların hayatlarını bağışlatma operasyonu başlattılar. Onu da başardılar. İngiliz Lord Starford Canning, 54 senesini Osmanlı topraklarında geçirdi. Bu zaman içinde her türlü ayrılıkçı akımı teşvik etti, destekledi. Balkanlar kan gölüne döndü. Bosna-Hersek, Makedonya ve Bulgaristan'da yüzbinlerce Türk ya öldürüldü, ya da öldüremediklerini göçe zorladılar. Ermeni olaylarını körüklediler. Türklerin hiçbir suçu yoktu. Türklerin başına bu işleri açanlar ise, insanlık suçu işlemişlerdi. Cezasız kaldılar. 1839'dan itibaren bütün devlet sistemi ve yasalarımızı, TEK taraflı olarak başta İngiltere olmak üzere, Avrupa devletleri sistemine ENTEGRE etmeye çabaladık. Mustafa Reşid Paşa, Mehmet Emin Ali Paşa, Mahmut Nedim Paşa, Mithat Şefik Paşa ve diğerleri, hep Avrupa sistemini savunup yasalarımızı buna uydurdular. Yine aynı Batı grubu, Osmanlı'nın başına 1. Dünya Harbi çorabını ördüler. Ardından güzel yurdumuzu işgal ettiler. Türk milleti esaret zincirini tanımazdı. Her tarafta Milli Mücadele fırtınası esti. Ve zalimler geldikleri yere, yaralı veya ölü döndüler. 29 Ekim Cumhuriyet idaresinde, Türk devleti, yine Batının sistem ve kanunlarını, ilerleme ve gelişme için temel saydı. Yani 1800'lü yıllardan bugün 2000'li yıllara kadar iki yüz senedir, hep Avrupa'yı örnek aldık. İlk medeni kanunumuz İsviçre'dendi. İlk ticaret kanunu Fransa'dan, ilk ceza kanunu Almanya'dan, anayasa ise İngiliz patentli. Şimdi Avrupa Birliği iki yüz senedir kendilerinden aldığımız tüm yasalarımıza tu kaka deyip, değiştirmemizi istiyorlar. Kadınlara seçme-seçilme hakkını, Avrupa devletleri Türkiye'den 50 sene sonra verebildiler. Ne geri kalış ya! ABD'nin bütün eyaletlerinin kanunları farklıdır. Ama AB, ABD ile can ciğerdir. İngiltere'de yazılı anayasa yoktur, Euro para birimini ret ederler, kara, deniz ve hava trafiği dünyanın aksine soldandır. Dünyanın muhtelif yerlerinde sömürgeleri vardır. Danimarka Euro'yu tanımaz. AB bu devletlere hiçbir şart koşmaz. Koşamaz. Korkarım Batının bu çifte standardı -kaç sene sonra bilemem- bizi AB'ye kabul ettiğinde de sürecek gibi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.