Ermeni meselesi ve Batının tutumu

A -
A +

Ermeni meselesi bugünlerde yine gündeme taşınmaya başlandı. Her ne kadar Ermeni terör örgütlerinin Türk görevlilere karşı cinayet kalleşlikleri durmuş gibi görünüyorsa da, bu hepten bitti anlamına gelmez. Bunun manası bugünlerde Batılıların çıkarları, onları Türkleri hoş tutmaya onları mahkum ettiği içindir. Bu menfaat ilişkisinde bir terslik olduğunda işler birden bire karışacaktır. Bütün tarihi belgeler ve bilgiler, Türklerin Ermeni veya başka bir dini, etnik gruba karşı hiç soykırım uygulamadığını haykırmaktadır. Bunun aksine, İspanya ve bütün Katolik âlemi Avrupa'daki Yahudileri GETTO'lara hapsedip; yokluk ve tecride mahkum ederken, yurt dışına sürerken, İkinci Bayezid Han tarafından ülkeye kabul edilip, toprak, iş ve aş verilmiştir. Çünkü Türkler her insana öncelikle 'Bu da Allahın bir kuludur' düşüncesi ile onurlu davranmıştır. Davranır da. Ermeniler için de Türk tarihinde, herhangi bir sürgün ve soykırım uygulanmamıştır. 1877'deki 93 Harbinde, 1914'teki Birinci Dünya Harbinde, Rus istilacılarına karşı vatanını savunan Türk silahlı kuvvetlerine ihanet ederek; Ruslara casusluk yapan harp bölgesindeki Ermeniler, menzil sahası dışına çıkarılmıştır. Böyle ihanet içindekilerin o gün için kurşuna dizilmesi, kanun gereği olduğu halde, Türk devleti insaf ederek hayatlarını bağışlamıştır. Bugünkü varlığını Osmanlı devletinin şefkat ve merhametine borçlu olan Fransa, Ermeni yalanlarına çanak tutarak, 8'inci kin anıtının açılmasına da izin verip, yardım etmiştir. Bugünlerde pek gündemde olan AB kriterleri imtihanları, artık Türk kamuoyunda gına getirmeye başladı. Ne yapsak Batılılara bir türlü yaranamıyoruz. Yani Avrupa devletleri hep kusursuz, biz ise hep kusurlu muyuz? Kendi sosyal sigorta sistemleri iflasın eşiğine gelmişken, hâlâ Türkiye'ye akıl vermeye çalışıyorlar. Geçenlerde bir Fransız müşterisi ile, çeşitli dünya meselelerini görüşmekte olan bir Türk iş adamı, bu müşterisine sitemle sorar: Bakıyorum Avrupa devlet adamları Türkiye'yi düzeltmeye çalışıyorlar. Bilhassa Fransızlar, birçok etnik problemleri varken, Türkiye'deki bazı örgütleri savunuyorlar. İnsan hakları bahanesi ile, mahkemelerimize neredeyse müdahil olarak katılacaklar. Hapishanelerimizi, karakollarımızı denetleyecekler. Fransa'nın sadece Cezayir'de yaptıklarını göz önüne almamız bile, Fransa'yı milletler arası alanda suçlu ilan etmeye yeter de artar bile. Anlamadığım bir şey var: Biz kimsenin işine karışmazken özellikle Avrupa ülkelerinde Türkiye hakkında kendi kendilerine kararlar almak gibi bir alışkanlık var. Hastalık halinde. Nasıl olup da bir numaralı demokrasi savunucusu olduğunuzu iddia ediyorsunuz anlamıyorum 'Bizde bir söz vardır. Kendi saçını tarayamayan, gelin başı süslemeye kalkarmış! Ben Fransa'ya bu gözle bakıyorum' deyince; karşısındaki Fransız iş adamı sorar: "Fransa'nın sembolü neden horozdur biliyor musun?" "Neden?" dedim: Cevabı aynen şöyleydi: "Kendi ayakları çöp ve pislik (Fransızın söylediği orijinal kelimeyi bu satırların nezaheti yönünden mecburen değiştirdim) içindeyken şarkı söyleyen tek hayvan horozdur da ondan." Sanırım durumu hiçbir cümle daha iyi özetleyemezdi... AB'nin yetkilileri nazı niyazı artık bırakmalıdır. Malum fazla naz âşık usandırır!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.