MOLLA KÂBIZLAR

A -
A +
Osmanlı çok şeye tahammül eder, Molla Kâbızlara asla! Kimdir bu Molla Kâbız? Kendini bilmezin biri. Edebsizliği kime karşı? Varlık sebebimiz sevgili peygamberimize "sallallahü aleyhi ve sellem". Bu alçak Süleyman Çelebiyi harekete geçiren ahmağın ruh ikizi. Kânûnî'yi çileden çıkaracak kadar rezîl bir adam...
 
Osmanlıyı cihân devleti yapan müesseselerin başında Dîvân-ı hümâyûn yer alır. Çünki adâlet onunla kâimdir. Yanlış kararlar oradan döner. Haksızlığa uğradığını düşünen herkes oraya mürâcaat eder. Müslim-gayr-i müslim, erkek-kadın, şehirli-köylü... Gözünü kırpmadan gelir ve hakkını arar. Öyle ki ba'zan pâdişâhın âdetâ yakasına yapışır. Nitekim koca Fâtih'i kafes arkasına iten kişi bir Türk köylüsünden başkası değildir. Dîvânı basar ve seslenir: "Devletlû hünkâr kangınızdır, şikâyetim var" Gedik Ahmed Paşanın tavsiyesiyle pâdişâh ictimâları bundan böyle kasr-ı adilden ta'kîb eder.
 
Dîvânda her şey konuşulabilir. Adlî, idârî, iktisâdî, askerî, dînî... Burası her türlü mes'elenin görüşülüb karara bağlandığı mercidir. Bundan yukarıda sâdece pâdişâh vardır. Dolayısıyla son noktayı her zaman o koyar. Dîvânın kararını tasdîk edebildiği gibi bozabilir de. Âdâletsizlik herkesden önce hükmü verenin başını götüreceği için ictimâda kılı kırk yararcasına hareket edilir...
 
Bir gün Molla Kâbız isminde biri dîvâna getirilir. Sabır sınırlarını zorlayacak derecede mugâlata yapar. Hâşâ hazreti İsa'nın Peygamber efendimizden üstün olduğunu iddiâ eder. İlzâmla vazîfeli kazaskerler buna muvaffak olamaz. Bunun üzerine başlarlar tehdîde. Bu ise Osmanlının kabûl edebileceği bir iş değildir. Aslâ ve kat'â. Şeyh Bedreddin'e bile çok sabırlı davranılmışdı. İddiâları birer birer çürütülmüşdü. Nihâyet hakkındaki i'dâm fermânını kendisine vermişdi... Makbûl İbrâhim Paşa devreye girer: "Size lâzım olan unf ve şiddet değil, şer' ile ilzâmdır" der. İşin hallini ertesi günkü dîvâna bırakır. Bırakır da iş bununla kalmaz. Pâdişâh-ı âlem-penâh hazretleri hâdiseyi kafes arkasından ta'kîb etmekdedir. Hâliyle çileden çıkar. Can başına sıçrar. İctimâın hitâmını müteâkıb arza giren sadrıazama patlar: "Bir mülhid dîvânımıza gelir, hazret-i Peygamberin büyüklüğüne karşı hezeyân yapar ve ilzâm edilmeden çıkar gider, buna sebep nedir?" İbrâhim Paşa cevâb verir: "Kazaskerler şer'î mesâile vâkıf değillerdir." Şeyhülislâm İbn-i Kemal Ahmed Şemseddin efendi pâdişâhın emriyle dîvâna da'vet edilir ve edebsize haddini bildirir...
 
Târihimizde bunun gibilerden başka yok mu? Olmaz olur mu? Hem de çok. Ama hepsi îcâb eden muâmeleyi görmüş. Bir kısmı hadsizliğinin bedelini canıyla ödemiş. Bir kısmınınsa sokağa çıkacak hâli kalmamış. Ehl-i sünnetin hâmîsi, daha doğrusu kendisi olan o büyük devlet meydânı hiçbirine bırakmamış. Peki ya bugün? Bugün Molla Kâbızlar çok da çileden çıkacak bir Kânûnî aranıyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.