Tuzağa düşmeyelim!

A -
A +

Lozan Antlaşmasına göre Türkiye sınırları içinde yeni kilise inşası yasaktır. Ama Lozan'ın birçok maddesi gibi bu madde de fiilen icra edilmemektedir. Lozan adeta delinmiştir. Her konuda yazılarımda medyadan istifade ettiğim gibi, okuyucularımın yolladıkları mektup, faks, mail ve her türlü bilgilerden de yararlanmaktayım. Okuyucularımdan Serpil Eraslan "Ümraniye'deki kiliseler" başlığı altında bir yazı göndermiş. Okuyucumun gönderdiği yazının bir bölümü şöyledir: "Ümraniye'de son birkaç ay içinde, tam oniki adet yeni kilise açılmış. (eski açılanlar bu rakamın dışında) Habere iyi niyetle yaklaştığımızda ne var ki bunda elbette Hıristiyan vatandaşlarımızın da ihtiyacı var ve karşılanacaktır, diyorum. Hemen ardından Ümraniye'nin sosyal dokusu geliyor aklıma. Şişli'den, Taksim'den, Beşiktaş'tan bahsetmiyoruz. Ümraniye'den İstanbul'un en fazla göç almış nüfusu Kadıköy'den sonra en kalabalık olan ve hızlı bir gelişim süreci yaşayan bir yer Ümraniye... Yoksul mahalleleri olduğu kadar iş ve üretim çevreleri de oldukça atak. Hemşehri lokalleri ve sosyal aidiyet gruplaşmalarının da çok belirgin bir halde yaşandığı yerlerden... Genellikle muhafazakar yapısı var. Solun ve sağ kimlikteki kararlaşmış oyları sayısında da bir belirginlik var. Fakat gayrimüslim yok. Hıristiyanı olmayan bir ilçe. Peki bu yeni kurulan kiliseler ne işe yarayacak? Aynı soruyu Güneydoğu için de sorabiliriz. Bu bölgenin yapısını bilenler son zamanlarda artan kilise ve Hıristiyanlaştırma operasyonlarını hayretle takip ediyorlar..." Kiliseler neden açılıyor? "... Peki Ümraniye'de ya da Diyarbakır'da açılan birçok küçük kilise bizi niçin yazı yazmaya zorluyor? Çünkü son kiliseleşme operasyonları; Hıristiyanların hizmetine yönelik olarak değil de çok açık bir şekilde misyonerliğe hizmet için kurulmuş yeni bir global hayatın unsurları. Özellikle bahsi geçen muhitlerdeki yoksul ve dini eğitimsiz kişiler için kurgulanan yeni bir aidiyet kumpası olarak dizayn ediyorlar. Özellikle Güneydoğu'da PKK'dan boşalan yeri doldurmak için gerçekleşen yeni bir atak bu." "... Erzincan ve Marmara depremi sonrasında da yaşadık. Çok sayıda misyoner teşkilatları ve Yehova Şahitleri denen gruplar dünyanın dört köşesinden gelip çadırlarını kurdular, İncil ve Hıristiyanlık broşürleri dağıttılar. Bizim bölgeye götürdüğümüz yiyecek ve giyecek yardımları büyük bürokratik engellemelere, takibatlara uğrarken; sözgelimi benim ancak kimlik tesbiti ve kimlik bırakarak girebildiğim pek çok bölgeye misyoner örgüt ve kuruluşlar ellerini kollarını sallayarak rahatça girip çıkabiliyordu... Kore'den ve Avrupa'dan gelen misyonerler barış elçisi olarak takdim edildiler... Türkiye çok ciddi bir Hıristiyanlaştırma ve Protestanlaştırma çemberi içindedir." Hıristiyanlık Avrupa'da çöküştedir. İslamiyet ise tırmanıştadır. Avrupa artık Hıristiyanlığın kalesi değildir. "Dinler Arası Diyalog" Hıristiyanlığın takiyyesidir. Müslümanları Hıristiyanlaştırmak için tuzaktır. 21. Asır dine dönüş asrı olacaktır. İslamiyeti kötüleme ve Müslümanları Hıristiyanlaştırma 21. Asrın İslâm Dünyasının asrı olmasını önlemek içindir. Gaflet uykusundan uyanalım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.