Dinimize göre, dinin emirlerine uymayan, haram işliyen kimseye "fâsık" kötü kimse denir. Fıskın en kötüsü, zulüm yapmaktır. Çünkü, açıkca yapılmakta ve kul hakkı da karışmaktadır. Âl-i İmrân sûresi, elliyedinci ve yüzkırkıncı âyetlerinde meâlen, "Allahü teâlâ, zâlimleri sevmez" buyuruldu. Hadîs-i şerifte, "Zâlimin çok yaşamasına duâ etmek, Allahü teâlâya isyân olunmasını istemektir" buyuruldu. Süfyân-ı Sevrî hazretlerine, "Çölde bir zâlim susuzluktan helâk oluyor. Ona su verelim mi?" dediklerinde, "Hayır vermeyin" buyurdu. Zâlim, oturduğu evi gasb yolu ile almış ise, o eve girmek haram olur. Zâlim olmıyan fâsık kimseye tevazu edenin dîninin üçte ikisi gider. Zâlime tevazu edenin hâlinin nasıl olacağını buradan anlamalıdır. Zâlimin elini öpmek, karşısında eğilmek, günahtır. Âdilin ise, câiz olur. Ebû Ubeyde bin Cerrah, Hazret-i Ömer'in elini öpmüştür. Kazancının çoğu haramdan olan kimsenin evine gidip oturmak, câiz değildir. Onu, söz ile veya bir hareket ile medh etmek, haramdır. Ancak, kendini veya başkasını, onun zulmünden kurtarmak için, yanına gitmek câiz olur. Yanında iken, yalan söylememek ve kendisini medh ve senâ etmemek lâzımdır. Kabûl etmesi zan olunursa, nasîhat verilir. Zâlim, gelirse kalkmak, ayakta karşılamak câiz olur. Dînin izzetini ve zulmün kötülüğünü bildirmek için kalkmamak iyi olur. Mümkün ise, nasîhat yapılır. Zâlimden her zaman uzak kalmak daha iyidir. Hadîs-i şerifte, "Münâfık ile konuşurken, efendim, demeyiniz!" buyuruldu. Zâlime, kâfire hürmet etmek, saygı ile selâm vermek, üstâdım demek, küfür olur. Bir kimse, hem ibâdet yapar, hem de günah işlerse, daha çok yaptığının ismi verilir. İkisi müsâvî ise, ibâdeti bakımından sevilir. Fıskı bakımından sevilmez. Başkalarının da fıskına sebep olan kimse, hükûmet memûrları tarafından men edilir. Allahü teâlâ, Yûşa Peygambere "aleyhissalâtü vesselâm" vahy eyledi ki, "Kavminden kırkbin sâlih kimseye ve altmış bin fâsık kimseye azâb yapacağım!". Yâ Rabbî! Fâsıklar, azâbı hak etmiştir. Sâlihlere azâb yapmanın sebepi nedir? deyince, "Benim gadab ettiklerime, onlar gadab etmedi. Birlikte yediler, içtiler" buyurdu. Mâlına, canına, evlâdına ve Müslümanlara zarar geleceği, yani fitneye sebep olacağı zaman, zâlimlere emr-i ma'rûf yapmak lâzım olmaz. Bu ikisini ve açıkca günah işliyen fâsıkları, yalnız kalb ile sevmemek kâfîdir. Tatlı ve yumuşak sözlerle nasîhat vermek lâzım olur.