Merak ediyordum bu evliliği. Merakın devam edip etmeyeceği konusunda değildi. Devam etmeyeceği belli idi. Merakım ne kadar devam edeceği üzerine idi. Nihayet geçen hafta bu merakımı giderecek haberin Sabah gazetesinde, "Ekran evliliği altı ay sürdü" başlığı ile verildiğini gördüm. Büyük bir fiyasko ile neticelendiği için televizyonda veremediler. Ben bu evliliği altı ay süre biçmiştim. Fakat yanıldım; ancak bir ay devam etmiş. Her ne kadar resmi boşanma işlemi altıncı ay sonunda neticelenmiş ise de, fiili beraberlik bir ay, hatta kendi ifadelerine göre 25 gün sürmüş. Haber şöyleydi: " 'Gelinim Olur Musun?'adlı yarışmada, halk oylamasıyla birinci seçilerek hayatlarını birleştiren Şale Elat- Ahmet Akman evliliği sona erdi. Şale'nin 'şiddetli geçimsizlik' nedeniyle açtığı boşanma davası tek celsede sonuçlandı. Kamuoyunda büyük tartışmalara yol açan Şale-Ahmet evliliği, altı ay sonra ayrılıkla noktalandı. Altı ay önce büyük umutlarla ve büyük bir aşkla evlenen genç çift, şiddetli geçimsizlik nedeniyle hayatlarını ayırma kararı aldı.Yarışma sonucunda, canlı yayında hayatlarını birleştiren gençler, ev, otomobil, balayı ve çeşitli hediyeler kazannmışlardı. Şimdi gelelim boşanma sebebinin detayına. Şale Hanım, bunları şöyle sıralıyor: "Ben kandırıldım. Kandırıldığımı öğrendiğim zaman kalbim kırıldı ve evi terk ettim. Bana bir su şirketi olduğunu söylemişti ama yalanmış. İşsizmiş. Bütün gün evde oturan bir koca istemiyorum. Hem işsiz, hem de beni kandırdı. 25 gün aynı evi paylaştık. Hayatımda bir değişiklik olsun istedim. Belki 'beyaz atlı prens'imi bulurum diye düşünmüştüm, fakat yanıldım. Beni kandıran bir adamla daha fazla aynı evde oturmam mümkün değildi." (Sabah-8.7.2005) Ne demişler, "sokakta başlayan evlilik sokakta biter!" Kadıköy'de tanışanlan Karaköy'de ayrılır. Bunun gibi, medyada başlayan evlilikler de medyada biter. Evlilik ciddi bir iştir. Gayri ciddi bir şekilde; oylama ile, yarışma ile TV programları ile yapılan evlilikler ancak bu kadar sürer. Eğer bu evlilik açık oylama ile değil de, yakın çevrenin, anne babanın desteği ile yapılsaydı netice böyle olmazdı. En azından eşlerin durumu bilinirdi. Şirketi var mı yok mu, işte çalışıyor mu çalışmıyor mu bunlar bilinirdi. Aldattı, kandırdı iddiaları ortaya atılamazdı. Çünkü taraflar birbirlerinin her yönünü ile tanırlardı. Aile müessesesi, bu kadar basite, hafife alınacak kadar bir kurum değildir. Oluşmasında kendine has kuralları vardır. Bu kurallara uyulmaması, hadisenin tabii mecrasında ele alınmaması, suyu tersine akıtmak kadar abes bir iş olur. Evlilikte niyet çok önemlidir. Niyet, kendisi için, ailesi için toplum için faydalı huzurlu bir yuva olmalıdır. Aile mal, mülk, güzellik gibi dünyalık istekler üzerine kurulmamalıdır. Böyle arzular üzerine kurulun aileden, ne kendilerine de de topluma bir fayda gelir. Kendileri de bu arzularına kavuşamazlar. Nitekim hadis-i şerifte, "Bir kimse, bir kadını malı için, güzelliği için almış olsa, o kimse hem malından hem de güzelliğinden mahrum kalır" buyurulmuştur. Kur'an-ı kerimde, "Allah, evlerinizi, sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı" (Nahl-80) buyurulmaktadır. Evlerimizin, huzur ve sükûn yeri olması da, Allahü tealanın bildirdiklerine uymaya bağlı. Bunlara ne kadar uyulursa, huzur ve sükûn da o derece fazla olur. Evlerinde huzur olmayan toplumların sokaklarında da huzur olmaz. Cemiyet, nerede, ne zaman infilak edeceği belli olayan serseri mayına döner. Bundan bütün insanlık zarar görür. (Evlilikte dikkat edilecek hususlar için, "Huzurun Kaynağı Aile" kitabını önemle tavsiye ederim.) >Tel: 0 212 - 454 38 21 Faks: 0 212 - 454 38 29