Evlilikte 'olmazsa olmazlar' ile kifayet edilmezse!

A -
A +

Evliliğin, aile hayatının; dinimizde ve sosyal hayatımızda önemli bir yeri vardır. Çünkü, inançlarımızın, örf ve âdetlerimizin ayakta kalabilmesi ve bizden sonraki nesillere intikali ancak aile yolu ile sağlanabilir. Her işte olduğu gibi, evlilikte de bir gaye, bir maksat vardır. Hedef bu olmalıdır; buna mani olan engellere takılmamak lazımdır. Evlilikte hedef, huzurlu bir aile hayatıdır. Bu da ancak, dinimizin bildirdiği esaslara uymakla sağlanabilir. Son yıllarda, hedeften sapmalar, gayede farklı düşünceler görülmeye başlandı. Anne babalar ve gençler sistem dışı farklı arayışlara yöneldi. Tabii ki bu da zaman zaman sistemde, tıkanıklıklara yanlış eğilimlere sebep olmaktadır. Bu yanlış eğilimler nelerdir? Eskiden kız babalarının, damat namzedinde aradıkları, 'olmazsa olmaz' şartları, bir de 'olursa iyi olur' şartları vardı. Kızı evlilik yaşına geldiğinde, olmazsa olmaz şartlarına haiz bir genç talip olduğunda geri çevirmezlerdi. 'Olursa iyi olur'lar üzerinde pek durmazlardı. Mevcutlarla iktifa ederlerdi. Geri çevirirlerse bundan sonra yolun tıkanacağı kanaatine sahiptiler. Olmazsa olmazlar belliydi ve sınırlı idi. Olmazsa olmazlar! Neydi bunlar: Birincisi, düzgün bir dini inanç ve bu inanca uygun yaşayış. İkincisi, güzel huylu olması; huy, mizaç olarak istenilen meziyetlere sahip olması. Üçüncüsü, orta halli bir ailenin nafakasını sağlayacak bir gelirinin olması. Hepsi bu. 'Olursa iyi olur'lar ise sınırsızdır. Yani tamamını elde etmek imkânsızdır. Bunun için eskiler olmazsa olmaza bakarlar, 'olursa iyi olurlar' ne kadar ise onunla iktifa ederlerdi. Yani çıtaları alçaktı, damat namzetlerinin geçmesi, atlaması kolaydı. Şimdiki kız anne babaları ise 'olmazsa olmazlar'la kifayet etmiyor, 'olursa iyi olurlar'a takılıp kalıyorlar. Çoğu zaman namzette olmazsa olmaz şartlar mevcut olduğu halde, beklentileri çok olduğundan, çıtaları yüksek olduğundan bir bahane ile geri çeviriyorlar. Nasıl olsa daha yaşı geçmiş değil, beklentilerimizi karşılayacak başka biri çıkar diye düşünüyorlar. Tabii ki, babanın beklentileri, farklı, anneninki farklı, kızınki farklı... Herkes beklentilerini karşılama peşinde. Mesela bu beklentiler neler olabiliyor. Damadın, doktor, mühendis, avukat gibi toplumda çok saygı gören bir mesleğinin olması. Fiziği; boylu poslu, eli yüzü düzgün olması. Damadın ailesi kendi çevrelerinden tanıdıkları kimseler olması. Ekonomik durumlarının biraz iyice olması. "Falancalara gelin gitti" denebilecek tanınmış bir aileden olması. Damadın aynı şehirde ikamet etmesi; mümkünse aynı mahallede hatta aynı sitede, aynı apartmanda oturması. Damadın annesiyle beraber oturacak olmaması; evde kaynana bulunmaması. Sabah sekiz, akşam beş gibi düzgün bir mesaisi olan bir işinin olması. Evi ve arabası olması... Dediğimiz gibi bunun sınırı yok; sayfalarca yazılabilir. Tabii ki bunlar zararlı, faydasız şeyler değil. Ama hepsinin bir arada bulunması imkânsız. Anne babayı, çok az da olsa bunlara sahip evlilikler şaşırtıyor. Benim kızımın bundan ne eksiği var, diyorlar. Sabırla beklemeye devam ediyorlar. Bir müddet sonra bir de bakıyor ki, kızının yaşı hayli ilerlemiş; "evde kalma" sınırına dayanmış hatta aşmış. Birden telaşa kapılıyorlar. Daha önce gelenlere çoktan razılar. Fakat bunların hâli değiştiği için yani yaşı ilerlediği için öncekilerin ayarında kimseler gelmiyor. İslam büyükleri, "bir kıza, zaruri şartlara haiz bir genç talip olduğunda, eğer anne babası vermezse, bu kıza bundan iyisi nasip olmaz" demişlerdir. Dimyat'a pirince giderken... Bu durumda iki şey oluyor. Ya kız evde kalıyor; arkadaşları evlenip bu evde kaldığı için ruh sağlığı bozuluyor. Kızlarının bu halini her gün göre göre anne babanın da ruh dengesi buzuluyor. Huzur yuvası olması gereken ev husursuzluk yuvası haline dönüşüyor. Ya da, bu telaşla yukarıda bahsettiğimiz olmazsa olmaz şartlara bile haiz olmayan taliplere kızlarını veriyorlar. Böylece kızlarının dünya ve ahiretlerini karartıyorlar. Bütün bunların sebebi, aslı bırakıp teferruatla uğraşmaktır. Teferruat çoğu zaman, asla gölge olur; aslı örterek görülmesine mani olur. Bunun için her işte olduğu gibi, evlilik işinde de, teferruatta boğulup, asıldan uzak kalmamalıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.