Dün, İsrail devletinin kuruluş safhasına nasıl geldiğinden bahsetmiştik. İngiliz oyunları ile Arap ve Yahudi sayısı eşit hale getirildikten hemen sonra İngilizlerin önderliğinde, 14 Mayıs 1948'de Yahûdîler, İsrâil'in kuruluşunu îlân ettiler. 11 dakika sonra ABD ve 2 saat sonra Rusya İsrâil'i resmen tanıdı. 11 Mayıs 1949'da Birleşmiş Milletler, 1 oy farkı ile İsrâil'i Birleşmiş Milletlere üye kabul etti. Arkasından da Filistin mücadelesi başladı. Daha sonraki yıllarda üç defa Arap-İsrail savaşı çıktıysa da, Batılı devletler bu savaşların neticesini İsrail'in lehine çevirmeyi başardılar. 1967'deki üçüncü Arap-İsrail savaşı sonunda, Sina Yarımadası-Gazze, Batı Şeria, GolanTepeleri ve Kudüs'ün tamâmı İsrâil'in eline geçti. İsrâil bu baskın ve taarruza 16 senede hazırlandı. İsrâil'in ilk başbakanı Ben Gerion konuşmasında "Filistin'in bugün elimizdeki haritası, İngilizler tarafından çizilmiştir. Yahûdî milletinin bir diğer haritası daha vardır ve bu haritada bizim hudutlarımız Nil Nehrinden Fırat'ın doğusuna kadar uzanır. Bu hedefi, istikbaldeki genç nesillerimiz gerçekleştirecektir" demiştir. Şimdi ise "istikbaldeki gençler" tayin edilen hedefe varmanın mücadelesini veriyorlar. GERÇEK TEMSİLCİ DEĞİLLERDİ Batılı güçler, bu haksız gaspın neticesinde Filistin halkından bir tepkinin olacağını, bağımsızlık mücadelesi vereceklerini tahmin ediyorlardı. Filistin halkı bu mücadeleye girmeden önce, kendi adamlarını bu sözde mücadelenin içine soktular. Sözde, bağımsızlık örgütleri kurdurdular... İşte isimlerinden bile ne oldukları belli olan bu örgütler: Yaser Arafat başkanlığındaki koyu Arap milliyetçisi fakat Mao'nun halk savaşı taktiğini benimsemiş El-Fetih Teşkilâtı; Dr. George Habbaş başkanlığında Marksist-Leninist ideolojiye sâhip Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ve Marksist Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi, Arap Kurtuluş Cephesi, Filistin Silahlı Mücâdele Komutanlığı... gibi yedi büyük ve birçok küçük teşkilât kuruldu. 1969'da, Yaser Arafat, Birleşmiş Milletlerce ve pek çok ülke tarafından Filistinlilerin kânûnî temsilcisi kabul edildi. 15 Kasım 1988'de toplanan Filistin Millî Konseyinin aldığı bir kararla "Filistin Devleti" kuruldu. Fakat devletin memurlarının maaşını Batılı ülkeler ve İsrail veriyordu. Birçok defa İsrail ile anlaşma noktasına gelinmesine rağmen Arafat buna mani oldu. Çünkü varlık sebebi ortadan kalkacaktı. Onun tuzu kuru idi. Kırılan halktı. Filistin halkı açlıktan, yoksulluktan kırılırken öldüğünde hesabında, Hıristiyan eşi ve diğer mirasçıları arasında kavgaya sebep olan milyar doları çıktı. El-Fetih'in Batılıların himayesinde olduğu anlaşılınca, bu defa da yine yerli halkın sünni itikadına ters inançtaki Hamas, İslâmi Cihad Hareketi, Hizbullah gibi dış (İran) destekli başka kurtuluş örgütleri ortaya çıktı. Örneğin, İslami Cihad Hareketinin kurucu ve lideri Dr. Fethi Şikâki, "Humeyni, İslâmi Çözüm ve Alternatif" adlı bir kitap yazmıştı. HEP KAN VE GÖZYAŞI Bütün bu ideolojik yapılanmalarda en çok Hasan el-Bennâ, Seyyid Kutub ve İzzettin Kassam'ın fikirleri esas alınmıştır. Bunlar ise, şiddet yanlısı, Müslümanı terörist gibi gösteren, İslamı kendilerine göre yorumlayan dinde reform yanlısı kimselerdir. Bu örgütler kırk yıldır, Filistin mücadelesini bir adım öteye götüremediler, her gün daha da gerileterek bugünkü hazin, içler acısı hale soktular. Hep kan ve gözyaşı... Kısacası, Osmanlıdan sonra Filistin halkının şanssızlığı, kendine doğru yolu gösteren, kendi inancına, yaşayışına ters düşmeyen bir lider seçememiş olmasıdır. Filistin halkı, geçmişine sahip çıkan, halkın inancına ters düşmeyen, şunun bunun adamı olmayan gerçek temsilcilere kavuşana kadar bu sıkıntıların devam edeceği anlaşılıyor. Çünkü yanlış istikamete gidilerek hedefe varılamaz. "Kahrolsun İsrail" demekle İsrail kahrolmaz!