"Haydi gir Cennete"

A -
A +

Habîb-ün Neccâr, kavmini ikaz edip, gelen elçileri dinlemelerini ve Allahü teâlâya imân etmelerini söyledikten sonra, kendisinin Allahü teâlâya imân ettiğini şöyle bildirdi: - Şüphe yok ki ben, sizi de yaratan Allahü teâlâya imân ettim. İşte bunu benden duyun. Gelin nasihatlerimi dinleyin. Habîb-ün Neccâr bu sözleri söyleyince, bunu işiten putperest halk, hep birden hücûm edip, taşa tutarak onu şehid ettiler. Habîb-ün Neccâr, şehid edilmek üzere iken de; "Yâ Rabbî! Kavmime hidayet ver" diyerek duâ ediyordu. O şehid edilince, Allahü teâlâ tarafından rûhuna hitaben; "Haydi gir Cennete"buyuruldu. Bu hususta Yâsîn sûresinin 26. ve 27. âyet-i kerimelerinde meâlen buyruldu ki: "(Bütün nasihatlerine rağmen kavmi Habib-ün-Neccar'ı şehid ettiler. Şehid edilince, Hak teâlâ tarafından onun rûhuna hitabedilerek;) Haydi gir Cennet'e denildi. (Onun rûhu) dedi ki: Ne olurdu, kavmim, Rabbimin beni bağışladığını, Cennet'le ikram edilenlerden kıldığını bilselerdi. (Böylece küfürden vazgeçip, imân etselerdi ve böyle nimeti kazanmaya rağbet etselerdi.)" Allahü teâlâ, imân etmeyen ve Habîb-ün Neccâr'ı şehid eden putperest kavme gadab edip, cezalarını hemen verdi. Cebrâil aleyhisselamın sayhası ile hepsi helak oldu. Kur'ân-ı kerimde meâlen şöyle buyruldu: "Ondan (Habîb-ün Neccâr'ın kavmi tarafından şehid edilmesinden) sonra, kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik. (Helak edilişlerine sebep) yalnız bir sayha (Hazreti Cebrâil'in sayhası) oldu, hemen sönüverdiler, ölüp gittiler." Bu sayha ile helak edilenler, parlak bir ateşe, helak edilmeleri de ateşin sönüşüne benzetilmiştir. Canlı kimse parlak bir ateş gibidir. Canlı kimsede tabii bir hararet vardır. Bu hararet arttığı, çoğaldığı zaman, insandaki gadab ve şehvet halleri de artar. İşte Habîb-ün Neccâr'ın kavminde de gadab ve şehvet halleri pek fazla idi. İşte Antakya ahalisi de, gadablarının şiddeti sebebi ile Habîb-ün Neccâr'ı şehid ettiler. Şehvetlerine, nefslerinin hevasına pek ziyade dalmış olduklarından, heva ve heveslerine tabi olarak hak ve doğru sözü dinlemediler. Kendilerine gelen elçiler ve bu elçileri dinleyip, söylediklerini kabul etmelerini söyleyen Habîb-ün Neccâr, onların dünya ve âhiret saâdetine kavuşmalarını istemişti. Nitekim o, kavmi kendisini öldürdükleri esnada bile, onlara acıyıp; "Yâ Rabbî! Kavmime hidâyet ver" diye duâ etmiştir.Fakat ne var ki, nefslerinin isteklerine uymaları ve isyanları sebebiyle helak edildiler ve bir anda sönüp gittiler.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.