Dün, Batı'nın minare karşıtlığından bahsetmiştik. Minarelerden bahsedilir de, bunların yapılış sebebi olan ezandan hiç bahsedilmez mi? Bugün de kısaca bundan bahsedeceğiz. Hicretin birinci senesinde (M.623) Peygamber efendimiz, Müslümanları namaza davet için ne yapayım, diye Eshab-ı kiramla istişare etti. O güne kadar, "Essalatü Cami'a" denilmek suretiyle mü'minler namaza davet edilirdi. Eshab-ı kiramdan bazıları; "Namaz vakti gelince bir alem yani bayrak dikilsin, onu görenler birbirine haber verirler." dediler. Peygamber efendimiz bu fikri beğenmedi. Bazıları; "Yahudiler gibi boru çalınsın." dediler. Peygamberimiz bu fikri de beğenmedi. "Bu, Yahudilerin işidir." buyurdu. "Nakus yani çan çalınsın." diyenler oldu. Peygamber efendimiz; "Bu, Hıristiyanların işidir." buyurarak kabul etmedi. Yüksek bir yere ateş yakılıp, namaz vaktinin haber verilmesini teklif edenler oldu. Sevgili Peygamberimiz bunun da "mecusilere ait" olduğunu bildirdiler. RÜ'YADA GÖSTERİLDİ Bu sırada Hz. Abdullah bin Zeyd Peygamber efendimize gelerek; "Ya Resulallah! Bu gece rüyamda, üzerinde iki parçadan yeşil elbise bulunan ve elinde bir çan taşıyan kimse yanıma gelip beni dolaştırdı. Ona; Ey Allah'ın kulu! Bu çanı satar mısın? deyince; Ne yapacaksın? dedi. Onunla namaza davet edeceğiz, dedim. Bu sözüm üzerine; Ben sana ondan daha hayırlı olanı tarif edeyim mi? dedi. Kıbleye karşı durdu ve yüksek sesle ezanın mübarek kelimelerini okudu. Biraz durduktan sonra aynı kelimeleri tekrar ederek, sonuna doğru, "Kad kâmet-is-salâtü" cümlesini ilave etti" dedi. Bunun üzerine Resulullah efendimiz; "İnşaallah bu rüya haktır! Bilal ile birlikte kalk da, gördüğünü ona öğret. Ezanı okusun. Çünkü, onun sesi seninkinden daha yüksek ve daha gürdür." buyurdu. Hazret-i Bilal kalktı. Mescid-i şerifin yakınında bulunan yüksek bir dama çıkarak, ilk ezanı, öğretilen kelimelerle okudu. Hazret-i Ömer, Hz. Bilal-i Habeşi'nin okuduğu ezan sesini işitince, koşarak Resulullah efendimizin huzuruna geldi. Hazret-i Bilal'in söylediği kelimeleri, aynen rüyasında gördüğünü arz etti. O gece, Eshab-ı kiramdan bazıları da aynı rüyayı görmüşlerdi. Böylece beş vakit namazda bu ezan okunur oldu. Bir de, farz namaza başlamadan önce okunması sünnet olan, ikâmet (kâmet) vardır. Bunda, ezândan farkı fazla olarak "Hayye alelfelâh"tan sonra "Kadkâmet-is salâtü" (Namaz başladı) cümlesi vardır. Kadınların, ezân ve ikâmet okuması caiz değildir. Ezân, Müslüman ve akıllı biri tarafından okunur. Deli, fâsık, çocuk, Müslüman olmayan, cünüb olan, sarhoş ezân okuyamaz. Hoparlör ile de okunamaz, bid'attir. Ezân, bildirilen kelimelerle ayakta okunur. Tercümeleri hangi lisanda olursa olsun okunmaz. Okunduğu zaman ibâdet değiştirilmiş olur. Ezân, farz namazların vaktinde kılınması sırasında okunur. Ezân ve ikâmet kıbleye karşı okunur. Okunurken konuşulmaz ve selâma cevap verilmez. Konuşulursa her ikisi tekrar okunur. Ezândan sonra salât ve selâm okumak ilk olarak, hicrî 781 (M.1351) senesinde Sultan Nâsır Selâhaddîn'in emriyle Mısır'da başladı. Cenâze olduğunu bildirmek için minârelerde salât okunması mûteber (kıymetli) kitaplarda yazılı değildir. Çirkin bir bid'attır. Dinde sonradan ortaya çıkarılan bir iştir. EZANA HÜRMET ŞART Sünnete uygun olarak okunan ezan ile alay eden, beğenmiyen, söz ile, hareket ile, hakâret eden kâfir olur. Sünnete uygun olarak okunan ezanı duyan kimse, cünüb olsa da, câmi hâricinde Kur'an-ı kerim okuyor ise de, işittiğini yavaşça söylemesi sünnettir. Ezandan sonra, salevât getirilir. Sonra ezan duâsı okunur. (Dua: Allahümme rabbe hâ zihid-dâvetit-tâmmeti ves-salâtil-kâimeti âti Muhammedenil-vesîlete vel fadîlete ved-dereceter-refîate veb'ashü mekâmen mahmûdenil-lezî ve'adtehü inneke lâ tuhlifül-mîâd).İkinci, "Eşhedü enne Muhammeden resûlullah" söyleyince, iki baş parmağın tırnaklarını öptükten sonra, iki göz üzerine sürmek müstehabdır.