"Onda birini yapanlar kurtulur!" Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" Eshâbına karşı buyurdu ki, "Siz, öyle bir zamanda geldiniz ki, Allahü teâlânın emirlerinin ve yasaklarının onda birini yapmaz iseniz, helâk olur, Cehenneme gidersiniz. Sizden sonra öyle Müslümanlar gelecek ki, Allahü teâlânın emirlerinin ve yasaklarının onda birini yapabilseler, Cehennemden kurtulurlar" İşte bizim zamanımız, o zamandır ve müjdelenenler de şimdiki Müslümanlardır. Bugün, her Müslümanın birinci vazîfesi, din düşmanlarının kötülüklerini ahbâblarına anlatmaktır ve küfür alâmetlerinin millet arasından kalkmasına çalışmaktır. Bu kötü alâmetlerden ötede beride görülmesi, belki de bunların kötülüğünü anlamamaktan ileri gelmektedir. Bunun için elimizden geldiği kadar güvendiğimiz kimselere bu kötülükleri bildirmeliyiz, İslamiyeti doğru anlatan kitaplar vermeliyiz. Bu kâfirlik alâmetlerini, millete duyurmalıyız. İslâmiyetin emirlerini bildirmek için, hârika işler yapmak, keramet sâhibi olmak şart değildir. Bilenlerin, bilmiyenlere öğretmeleri lâzımdır. Elimde gücüm, kuvvetim yoktu da, İslâmiyetin yasak ettiği şeylerin kötülüklerini söyleyemedim diyerek, özür ve behâne ileri sürmek, kıyâmette insanı azâbdan kurtaramayacaktır. İnsanların en iyileri olan Peygamberler "aleyhimüssalevâtü vetteslîmât" İslâmiyetin emirlerini, yasaklarını bildirirlerdi. Ümmetleri mu'cize isteyince, "Mu'cizeleri, Allahü teâlâ yaratır. Bizim vazîfemiz Onun emirlerini bildirmektir" buyururlardı. Allahü teâlâ dilerse, ümmetlere merhamet ederek, inanmaları, saadete kavuşmaları için, o ânda mu'cize yaratırdı. Her ne olursa olsun, İslâmiyeti bildirmek, gençlere öğretmek, fâidelerini açıklamak, düşmanların yalanlarını, iftirâlarını cevâblandırmak elbette lâzımdır. Bilenler, bildirmezlerse, cezâdan, azâbdan kurtulamayacaklardır. Bu vazîfeyi yaparken, fitne çıkarmamağa, dikkat etmelidir. Dikkat ile çalışırken, kendine bir sıkıntı gelirse, bunu ni'met bilmelidir. Peygamberler "aleyhimüssalevâtü vetteslîmât" Allahü teâlânın emrlerini bildirirlerken, görmedikleri sıkıntılar, çekmedikleri işkenceler kalmadı. Onların en üstünü "aleyhim minessalevâti efdalühâ ve minettehıyyâti ekmelühâ" buyurdu ki , "Hiçbir Peygambere, benim çektiğim eziyet çektirilmedi."