Tövbe, haram işledikten sonra, pişman olup, Allahü teâlâdan korkmak, bir daha yapmamağa azmetmek, karar vermektir. Dünyada zarar hâsıl olmasından korkarak pişman olmak, tövbe olmaz. Çeşitli günah işleyenin bunlardan bazısında ısrâr ederken, bazısına tövbe etmesi, sahîh, geçerli olur. Tövbeden sonra, günahı tekrâr işleyenin, tekrâr tövbe etmesi sahîh olur. Böylece, çok kere tövbe etmesi, sahîh olur. Büyük günahın affolması için, tövbe etmek şarttır. Beş vakit namaz ve Cuma namazı, Ramazân-ı şerîf orucu, hac etmek, istigfâr etmek, büyük günah işlemekten sakınmak gibi ibâdetler, küçük günahların affedilmesine sebep olur. Şartlarına uygun olarak tövbe edince, küfür ve günahlar muhakkak affolunur. Hacc-ı mebrûr, kazaya kalmış olan farzlardan ve kul haklarından başka günahların affına sebep olur. Şartlarına uygun olarak ve ihlâs ile yapılan hacca, (Hacc-ı mebrûr) denir Bu ikisinin affolması için, kazaların ve kul haklarının ödenmesi de lâzımdır. Hac ile, farzı yapmamanın günahı affedilmez ise de, vaktinde yapmamanın, vaktinden sonraya bırakmanın günahı affedilir. Hacdan sonra, farzları kaza etmeye hemen başlamazsa, geciktirme günahı tekrâr başlar ve zamanla kat kat artar. Geciktirmek, büyük günahtır. Bunu iyi anlamak lâzımdır. "Hacc-ı mebrûr yapanın günahları affolur. Dünyaya yeni gelmiş gibi olur" hadîs-i şerîfi, kazâ ve kul hakkından başka günahların affolacağını göstermektedir. Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" arefe gecesinde ve Müzdelifede, hâcıların günahlarının affedilmesi için yaptığı duâların da, böyle olduğu bildirilmiştir. Kaza ve kul haklarının da, affa dâhil olduğunu bildiren âlimler varsa da, bunlar, tövbe edip de kazâdan ve ödemekten âciz olanlar içindir. Hûd sûresinin yüzonbeşinci âyet-i kerîmesinde meâlen, "Hasenât, günahları yok eder" buyuruldu. Bu âyet-i kerîmeye, kazası yapılınca, affolurlar manası verilmiştir. Gıybet olunan kimsenin işitmesinden sonra üzülmesi de, bu gıybeti yapan için, ayrıca büyük günah olur. Bu günahın affına sebep olacak hasene, onunla helâllaşmaktır.