Avn bin Abdullah hazretleri oğluna şöyle nasîhatte bulundu: "Ey oğul! Takvâya, Allah korkusu ile haramlardan kaçma ipine iyi sarıl. Eğer, bugünün dünden, yarının da bugünden daha hayırlı olmasını temin edebilirsen, bunu yap. Namaz kılarken, vedâ edip, ayrılacak olan kimsenin namaz kılışı gibi kıl. Çok ihtiyaç peşinde koşmaktan, özür beyân etmek zorunda kalacağın işi yapmaktan sakın." Hadîs âlimlerinin meşhûrlarından Abdullah bin Abdülazîz hazretlerine, birisi "Bana nasîhat et" dedi. Bunun üzerine, o zâta dönerek; "Verâ, şüphelilerden sakınmak çok kıymetli bir haslettir. İnsanın kalbinde verânın bulunması, bütün dünyâya bedeldir. Onun için, bir şey şüpheli ise ondan sakın. Yoksa haram işlersin" dedi. Evliyânın büyüklerinden Ahmed bin Harb hazretlerinin verâ, haram ve şüphelilerden kaçmakta benzeri yoktu. Bir gün annesi; "Gel kendi evimizde büyüttüğüm bir tavuğu kızarttım. Bundan ye" dedi. Ahmed bin Harb; "Anneciğim! Bu tavuk, bir gün komşumuzun damına çıkıp birkaç dâne yedi. Bunun için o tavuktan yemek istemiyorum" dedi. İmam-ı a'zam Ebû Hanîfe hazretleri, ortaklarından birinin, çok miktârda bir malı, dine uygun olmayarak sattığını anlayınca, bu maldan kazanılan doksanbin akçanın hepsini fakirlere dağıtıp, hiç kabûl etmedi... Bir zaman da, Kûfe şehrinin köylerini haydutlar basıp, koyunları kaçırmışlardı. Bu çalınan koyunlar şehirde kesilip, halka satılabilir düşüncesi ile, o günden beri, yedi sene, Kûfe'de koyun eti alıp yemedi. Çünkü, bir koyunun, en çok yedi yıl yaşayacağını öğrenmişti. Haramdan bu derece korkar, her hareketinde dini gözetirdi. Ebâ Sâlih Hamdûn Kasâr hazretleri, can çekişen bir dostunun karşısında bulunuyordu. O kimse vefât etti. Hamdûn Kassâr odada yanan lambayı söndürdü. Lambayı niçin söndürdün, diye sorulunca, "Lambanın içindeki yağ şimdiye kadar vefât eden bu kişiye âitti. O vefât edince mîrasçılarına kaldı. Başka yağ bulunuz" cevâbını verdi... > Tel: 0 212 - 454 38 21 www.mehmetoruc.com e-mail: mehmet.oruc@tg.com.tr