Acılarını geçmişte bırakıp umutlarını yarınlarda umut arayan ve kendi sessizliğinde boğulan, bin yıldan beri yürüdüğü, durduğu yollarda sırtına dert dağları yüklenen Anadolu'daydım geçen hafta sonu... Yorgun düşürülmüş ve yokluğa mahkum edilmiş Anadolu'nun ateşle imtihanı hiç bitmemiş... Arzuları isyandan sayılmış... Aşkları ihanetten... Sevdaları, hayalleri kurşunlanmış... Mor sümbüllü alaca dağların tepelerinde ne pusulara düşürülmüş ve ne alaturka hüzünler yaşamış... Masumiyetini her pahasına yüzünde taşımaya, şerefini korumaya ve o yiğit duruşuyla ayakta kalmaya çalışmış... Gün gelmiş lal olmuş, konuşamamış... Gün olmuş bir belalı baş ilan edilmiş, kendini savunamamış... Yorulmuş, bıkmış ve usanmış... Yine de sabra sarılmış... Derdine melhem olacak bir yiğit el aramış... Bin yıllık kardeşliğin ve dostluğun aktığı Fırat, Dicle nehirlerinin sularına asırlardan beri zehir karıştırılmış... Suları bulandırmak isteyen zihniyete gün gelmiş aldanmış, gün gelmiş karşı koymuş... Gün gelmiş hain ilan edilmiş, gün gelmiş sadakat madalyası takılmış.. Herkes farklı bir tarif yazmış Anadolu'ya... Anadolu ise yine hakkı alınmış yıllara rağmen ayakta kalmış... * Geçen hafta sonu Başbakan Erdoğan'ın davetiyle referandum mitinglerine ilk başladığı Bingöl, Elazığ, Adıyaman ve Malatya illerindeydik... Başbakan Erdoğan meydanlarda kendi yüreğindeki Anadolu'yu tarif ediyordu... Önce Elazığ'a, ardından askerî helikopterle Bingöl'e geçtik... Eskiden bu dağların ardına giden memleketlere yol bile yoktu... Helikopterden yeni yapılan duble yollara bakıp birazcık da olsa hüznüm dağılıyordu... Yol kenarlarında bunaltıcı sıcağa rağmen insanlar saatlerce durmuş Başbakanı bekliyordu... Başbakan Erdoğan ise her defasında otobüsü durdurup insanlarla sohbet ediyor, dertlerini dinliyor ve sürekli danışmanlarına notlar yazdırıyordu... Çocukları seviyor ve belki de hiç oyuncağı olmayanlara oyuncak dağıtıyordu... Küçük hikâyeler biriktiriyordu Başbakan... Olağanüstü bir sıcağa rağmen meydanlar oldukça kalabalıktı... Dört ildeki mitinglere halkın gösterdiği ilgiye bakılırsa referandumda 'evet' diyeceklerin oranında büyük bir artış bekleniyor... * Başbakan Erdoğan, memleket sevdalısı bir deli yürek gibi varlığını, sağlığını, canını ortaya koymuş ve Anadolu'nun bin yıllık kanayan, kanatılan yarasına melhem olmayı sanki kafasına ve yüreğine elli yıl önceden koymuş gibiydi... Oraları yıllarca gidip görmüş ve acıları dinlemişti... Alaturka hüzünlerin bütün hikâyelerini ezbere biliyordu... Yurdunu ve insanını tanıyordu... Kefeni peşinen giymiş, dağ, taş demeden dolaşıyor ve yüreğinde sadece Anadolu türkülerini söylüyordu. Kollarını açıp memleketlerin insanlarını kucaklıyordu... Başbakan Erdoğan, hakkını almış yılların telafisi derdini taşıyordu koynunda... Şairin tarif ettiği Anadolu Başbakan Erdoğan'ın hep aklında bir Elfida çocuğu gibi kalmıştı; "Şımartılmamış aşkın/ Sessizliğe yakın/ Kimbilir kaç yüzyıldır/ Sarılmamış kolların/ Sisliydi kirpiklerin/ Ve gözlerin yağmurlu/ Yorulmuşsun/ Hakkını almış yılların/ Elfida/ Bir belalı başımsın/ Omzumda iz bırakma/ Yüküm dünyaya yakın/ Elfida/ Hep aklımda kalacaksın"