(Yirmi altı Ekim'e...) Dünya; bir gölge tiyatrosu! İnsan ise; ışığın önünde durarak, silüetini perdeye düşüren deri parçası... * Büyüyen; çocuklardır, güle oynaya... Hâlbuki büyümek; geçen her günde, küçüldüğünü hissetmektir! * Yeryüzüne serili gölgelerin kaçacak delik arama hâli gibidir; yükselen güneşin karşısında durmak... Yani ısındıkça hava ve biraz daha aydınlandıkça ortalık; ...küçülüür, küçülür her gölge... * Varlığın cüreti kalmaz artık yere gölge dökmeye. Anlar ki; hakikat başkadır... Ve ancak gölgesi kadar sahip olabileceği dünyayı; ...bırakır diğer gölgelerin sahiplerine! Öldüğüm gün (...ve, yirmi üstü Ekim'e...) İnsan, üşür ya bazı tarihlerde... Ben de üşürüm; Göklerinden güneşi düşmüş gibi, kendi içimin! * Sever beni şahitleri, gözyaşımın... Gözyaşım; ...sever şahitlerini! * Kalbimin, ve kalplerimizin bir araya defnedildiği o defînedir ışık saçan dünyaya... ...körlerin göremediği! * Üşür insan bazı tarihlerde... Bazı tarihlere, kayıt; "zamanın donduğu vakit" diye düşülür! * Bilirim; Doğum günüm ölüm günüdür... ...ve dilerim; öldüğüm gün olur doğum günüm!