Dayatmacıların derdi laiklik değil, dokunulmaz kalmak

A -
A +

Kızlarımızın baş örtüsüyle de üniversitelere serbestçe girip okuyabilmelerine imkân tanıyan Anayasa değişikliği TBMM'nin kahir ekseriyetiyle kabul edilmiş bulunuyor. Cumhurbaşkanı imzalayıp, resmî gazetede yayınlanmasını takiben yürürlüğe girecek. Bütün halkımıza hayırlı olsun. Aslında böyle bir anayasal düzenleme yapılmak mecburiyetinde kalınması sevinilecek değil, utanılacak bir husus. Çünkü bu yasağın ne laiklik, ne demokrasi, ne sosyal devlet, ne de hukuk devleti açısından temeli yoktu. Ne anayasaya dayanıyordu, ne de başka bir yasaya. Hiçbir yasal temeli olmayan bir yasağı, anayasayla ortadan kaldırmış olduk! Dünyanın demokratik toplumlarını da kendimize güldürdük. Öğrenim hakkı gibi en temel insanlık hakları engellenen kızlarımıza kapıyı açabilmek için AK Parti ve MHP'nin izlemek zorunda kaldıkları dolambaçlı yolları izledikten ve TBMM'de bu hakkı kızlarımıza vermemek için direnenleri dinledikten sonra bir daha düşündük. Muhalefet edenlerin kafa gerilerinde bu zamana kadar aklımızdan bile geçmeyen ne dalavereler bulunduğunu sezince, itiraf etmeliyim, ne kadar safderûn olduğumuzu anladık. Çok şeyleri bu vesileyle öğrenmiş olduk. Tek parti döneminin zulmünü bütün acımasızlığıyla yaşayan babalarımız "Yavrum daha küçüksünüz, CHP kafasını anlayamazsınız" derlerdi. Şu bir sene içinde millete yaşattıklarına ve meclisteki konuşmalarına bakarak, o kafanın 60 yıldır hiç, ama hiç değişmediğini iyice anlamış bulunuyoruz. Olay kızlarımızın baş örtüsü takıp takamayacakları, üniversitelerde okuyup okuyamayacakları etrafında dönüyorsa da, meselenin odağında iktidar mücadelesinin bulunduğu anlaşılıyor. Daha açık ifade etmek gerekirse: Ülkede hakimiyetin millete mi ait olacağı, yoksa millete rağmen muktedir kalmak isteyen CHP'ye ve birkısım devlet bürokrasisine mi ait olacağı meselesinde düğümleniyor. Demokrasimizin maruz kaldığı dört darbe, egemenliği "cahil" halka veya onların seçtiği "haso'lara, memo'lara" bırakmamak için yapılmıştı. AK Parti iktidarını halkın gözünden düşürmek için sahnelenenler ve cumhurbaşkanlığı seçiminde tezgâhlananların hepsi milleti egemenliğe lâyık görmeyenlerin eseriydi. Bugün yaşadıklarımız da onların tam bir uzantısı. Egemenliğin millete ait olduğu gerçek bir demokraside bugünkü imtiyazlarını aslâ sürdüremeyeceklerinin farkında olan zümreler var güçleriyle, tüm simgeleriyle ve tabularıyla direniyorlar. Onlar aslında AK Parti ve MHP'nin verdiği teklife değil, doğrudan halka ve onun hür iradesine direniyorlar. Özgürlükten korkuyorlar. Millet özgür olursa idarede, kurumlarda, ilişkilerde şeffaflık arar, hesap sorar. Ayrıcalıkları ortadan kalkar diye korkuyorlar... Cumartesi günü meclisimiz Anayasa'nın iki maddesini değiştirip, özgürlükleri genişleten teklifi 411 gibi rekor bir oyla kabul ederken, bildik kokonalar Sıhhiye meydanında "Devrimci Kemalist Cumhuriyet" diye bağırıyorlardı. Anladıkları devrimcilik ve Kemalizm onların olsun. Ama cumhuriyetten, demokrasiden, lâiklikten ve sosyal hukuk devletinden korkuları olmasın. Onların sahibi ve savunucusu necip milletimizdir, tüm halkımızdır. Tahriklere dikkat Bugünden itibaren başta başörtülü kızlarımız olmak üzere, tüm halkımız çok dikkatli davranmalı. Üniversitelerde, sokakta, kalabalık mekanlarda tahrikçiler boş durmayacaklardır. Hır çıkarmak için vaktiyle "Aczimendi âyinleri" ve Fadime Şahin'leri üretenler, bugün çarşaflı erkekler bile üretebilirler! Akla gelmedik tahrikler yapabilirler. Temennimiz böylesi olayların hiç olmaması. En iyisi YÖK ve rektörlerin bir araya gelerek, yeni mevzuat çerçevesinde üniversitelerimizin kapılarını özgürce açmaları ve gerilime mahal bırakmadan bilime dönmeleridir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.